GİRİŞ

2K 547 2.7K
                                    

Herkese selam👋🏻

Küçük bir duyuru yapacağım, okumadan geçmeyin lütfen🌸

Bu kurguya ne kadar emek verdiğimin haddi hesabı yok. Defalarca düzenle, defalarca yaz, defalarca ekle ve çıkart...

Fakat bu düzenlemeler artık bir süreden sonra başını alıp gitmeye başladı. Buna bir dur demem gerektiğini düşünüyorum.

Ada, eski ismiyle Ada olan kurgum artık İblis'in Kurak Yangınları olarak yayınlanacak.

Keyifli okumalar💗

1977/ San Francisco

20.58

İnsanı insana düşüren tehlikenin zihniyet olduğunu kavrayamadıkları bir çağda, ölümü en doğru çare olarak kabul ettiler. Başkaldırı, isyan ya da ayaklanmalar tek bir kalıba hizmet eden vicdansız duvarı yıkmaya yeterli değildi. Efendim, insanı hayvandan ayıran yegane varlık akıl iken nasıl olur da insanlar bir kağıt parçasını tanrı edinebilirdi? Bozuk zihniyetlerin üzerine kanın damladığı o çağ, o coğrafya. İnsanlar nasıl hâlâ kendilerine karşı yapılan sömürüye sabredebilirdi?

Düşüncelerimin emrettiği gibi yaparak kuru gözlerimi anlamsızca önümdeki kağıt parçasına diktim. Üzerindeki mürekkebin karaladığı siyah yazılara gelişigüzel bakan gözlerim, çoktan kararlı olan zihnimin önüne geçemiyordu. Uzun, kemikli parmaklarımın arasında döndürdüğüm incecik kalemi sıkarcasına tutarak içimde biriktirdiğim nefreti yansıtmak istedim. Belki, belki de ülkeme ihanet edemem düşüncesiydi beni bir adım geri attırmayan. Önüme serilen tomar tomar paranın tek bir kuruşuna gururumu satmayacak, kendimi satmayacak, insanlarımı satmayacak ve en önemlisi ailemi satmayacak bir meseleydi bu.

Ağzımda metalik bir tadın acılığı, midemde açlığın getirdiği bir bulantının sancıları baş göstermişti. Oturduğum sandalyeyi hissedemeyecek kadar uyuşan bedenimi hareket dahi ettiremeyecek kadar zor durumda olduğumun farkındaydım. Burnumun ucunda kuruyan kanın hafif pıhtısının ruhuma ne kadar ağır geldiğini tahmin dahi edemezlerdi.

''Sakın!'' yorgun ama ne dediğinden şaşmayan titrek sesin sahibine karşın başımı ağır ağır odaklandığım sözleşmeden kaldırdım. Elleri arkasından bağlanan amcamın ağzından akan birkaç damla kan, eski fakat oldukça pahalı çin işlemeli halının püskülüne akıyordu. Halının beyaz deseni kırmızıya boyanınca başının arkasından bir darbe daha alan amcama artık bakamaz oldum. Onun acı acı inlemelerine benim güçsüz durmamak için direndiğim, akmak üzere olan gözyaşlarım karşılık veriyordu sanki. Başımı öne eğdikçe titreyen vücudumun belimden sandalyeye bağlanan ipi bir bıçak gibi kesmesi için Tanrı'ya dua ettim. Amcamı kendi ellerimle kurtarmak, onun ruhunu bağladıkları bir metrelik kalın halatın ömrünü sonlandırmak istiyordum. Lakin, henüz kendi başıma dayanan silahın soğuk metaline bile alışamamıştım.

''İmzala artık şunu!'' ensemde hissettiğim sıcak nefes derin bir nefesi yavaş yavaş ciğerlerime çekmemi sağladı. Başımda korkunç bir ağrı, karşımda eli kolu bağlı amcam ve arkamda celladımla içinde bulunduğum üçgenin kilit noktasındaydım. Ben, şu an öğrendim; çaresizliği en çok burada tattım, ölümün yakınlığını soğuk metalin baskısında hissettim, gözyaşlarımı tutabilmeyi, korktuğumu hissettirmemeyi, vücudum dışardayken taşın altında kalan parmaklarımın sızısını  şu an öğrendim. ''Sakın, Alvin ya-yapamazsın.'' tekrar direndi gücü etinden kemiğinden zorla alınan amcam. Bir zamanlar ülkenin başkomutanıyken şimdi burada birilerinin köpeği olmaya zorlanması ağrına gidiyordu. Direniyordu ve ben de direniyordum. Gerçekten, elimde kalem önümde sözleşme vardı fakat ne yapmam gerektiğinden emindim. Sadece bir adım dahi atamayacak bir konumdaydı bedenim. Gerçekten, Tanrım...bana bir fırsat versen şu kilit vurulduğum sandalyeyi ateşe verirdim.

İBLİS'İN KURAK YANGINLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin