Soğuk, tenimi kezzap gibi yakıyordu. Montumun şapkasını kafama geçirdim ve daha hızlı bir şekilde eve doğru yürümeye başladım. Eve geri dönmek istemiyordum ama başka seçeneğim olmadığı için yürümeye devam ettim. Bu evde kalmak ve bana acıyarak bakan bakışlara aldırmamaya çalışmak içimdeki öfkenin zincirini kırıyordu.
Kapının önüne geldiğimde annemin evde olmamasını umarak kapıyı açtım. Evin içi dışarıya tezat oluşturacak şekilde sıcacıktı. Direkt olarak odama çıktım ve kapıyı kapattım. Üstümdekileri çıkardım ve yatağıma uzandım.
Düşünceler beynimi kemiriyordu. Ama her zaman yaptığım şeyi yaptım, hiçbir şeyi umursamamaya çalıştım. Bazen üzüntü beni kemirse de bunu umursamamayı öğrenmiştim. İnsanlara karşı ördüğüm bir duvarım vardı. Bir keresinde bunun kırılmasına izin vermiştim ve bunun aptallık olduğunu öğrendim. Benliğimi, gerçek hislerimi gördüğünde beni değiştirmeye çalışmıştı. İçimde öldürmeye çalıştığım hisler onun yüzünden olmuştu. Korku, hüzün, depresyon, anksiyete. Ama bir şey hissetmemeye çalışmanın her şeyi kolaylaştırdığını öğrenmiştim. Hiçbir şeyi umursamıyordum. En azından kendimi öyle kandırıyordum. Mutsuz olduğumda bunu göstermeye çalışmıştım. İnsanlarla iletişimi kesmiştim. Beni düşünmelerine ihtiyaç duyuyordum. Ama onlar zaten biliyordu mutsuz olduğumu. Sadece umursamıyorlardı. Ama ben bunu anlamamıştım. Bunu fark ettikten sonra hissettiğim şeyleri yansıtmadım. Hasar görmememin tek yolu duygularımı saklamaktı. Ben duygularımı yalnızca şarkılarıma ve resimlerime yansıtıyorum.
İçeriden bir ses geldi ve düşüncelerimden sıyrıldım. Annem erkek arkadaşıyla birlikte eve gelmişti. Her zaman olduğu gibi. Ben sessizce can verirken o erkek arkadaşıyla oynaşıyordu. Bir şey demeyeceğim. Hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimi biliyorum çünkü. Annemin babamı aldattığını gördüğümde yalnızca altı yaşındaydım ve bunu söylememem için şiddet görmüştüm. Şu an bu halde olmamın etkili nedenlerinden biriydi bu. Küçükken, şiddet gördüğüm dönemde, insanlardan korkuyordum ve onlardan kaçmaya çalışıyordum. Bunu birkaç kişi fark etmişti ama pek umursadıkları söylenemezdi. Annem bana sözlü şiddet uygulamaya devam ediyordu, bunu babam da biliyordu ama ikisi de umursamıyordu. Babamın umurunda olan tek şey annemdi. Annem de onu aldatınca babam iyice çekilmez biri oldu. Önce bunun bir yalan olduğunu, annemin bunu ona yapmayacağını düşündü ve buna inandı. Ancak bunun bir yalan olmadığını öğrendiğinde çok büyük bir sinir krizi geçirdi ve beni bu kadınla bırakıp gitti. Doğum günümde ve özel günlerde beni arardı ancak onun dışında konuşmazdık.
Bu düşünceler beni karamsarlığa çektiğiden dolayı bunları düşünmemek için resim çizmeye karar verdim. Yataktan doğruldum ve tuvalimi aradım. Uzun süre aradıktan sonra bulmuştum. Buradan taşınacağımız için annem eşyalarımı kutuların içine koymuştu ve aradığım şeyleri bulmam oldukça zor oluyordu. Tuvali düzgünce yerleştirdikten sonra boyalarımı aldım ve çizmeye başladım. Zihnimi resmetmeliydim.
Önce bir beden çizdim. Yüzü gökyüzümdü. Çilleri yıldızım, bal rengi gözleri güneşimdi. Köprücük kemikleri benim mezarım, gözyaşları boğulduğum sulardı... İç geçirerek resmime baktım. O çok güzeldi. Ama böyle bir şey olamazdı, bu sadece zihnimde aşık olduğum bir figürdü.
Resmim bittiğinde saat oldukça geç olmuştu ve çok yorulmuştum. Fırçalarımı yıkayıp resmimi kuruması için kenara koydum. Rahat bir şeyler giyerek yatağıma uzantım ve kulaklıklarımı taktım. Çok geçmeden bilincim kapanmıştı....
Ertesi gün uyandığımda berbat hissediyordum. Midem bulanıyordu ve yorgundum. Tuvalete gittikten sonra tekrar uyuyacaktım. Yavaş adımlarla tuvalete gittim ve yansımama baktım. Kahverengi gözlerimin kenarındaki kırmızı damarlar oldukça kötü gözüküyordu. Gözaltlarım mosmordu ve dudaklarım çatladığı için kanıyordu. Yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra tekrar yatağa döndüm.
Günün çoğunda uyurdum ya da resim yapardım. Anksiyete krizlerimde genelde ağlardım ve yemek yemezdim. Bu yüzden psikoloğa gidiyordum. Hayatım boktandı ve uyumak acı hissetmemi engelliyordu. Kafamı yorganın içine soktum ve uyumaya çalıştım. Kafama taktığım çok fazla şey olduğu için uyuyamıyordum. O sırada odama annem girdi.
"Kalkmayı düşünmüyor musun?" dedi küçümseyerek.
Kafamı yorgandan çıkararak yüzüne boş boş baktım ve tekrar kafamı yorganın içine soktum. Hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Uyuyamayacağımı anlayınca kulaklıklarımı takarak uyumayı denedim. Genelde işe yarardı. Yaramıştı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood Desire
FantasyBu duyguları, düşünceleri hep aklımın en ücra köşesine gömerdim. Tekrar su üstüne çıkmıştı ama. Nefes alamadığım için öksürmeye başladım. Ellerim boynumu kavradı ve biraz daha oksijen için evrene yalvarmaya başladım. Soğuk hava içimi yakarak ciğerle...