2.6

692 71 16
                                    

Şarkı kısmında mutlaka şarkıya dönün çiçeklerim. Keyifli okumalar.🥰
Yıldız Usmanova-  Yaşar: Seni severdim.

Avuçlarıma tırnaklarımı öyle bastırıyordum ki, oraya gömüldüklerine neredeyse emindim. Alnım yaşadığım gerginlikten boncuk boncuk terliyor, göğsüm artık aldığı her nefesten şikayetçi olurmuşçasına ağrıyordu. Sahneye çıkmama iki dakika kalmıştı ve bekleme odasında tek başıma öylece kalakalmıştım. Nalan Hoca bile yanıma uğramıyordu hâlâ, bizim gruptan da kimse gelmiyordu. Şarjımın bitmesiyle kapanan telefonuma bakıp sinirle güldüm, her şey kusursuzca ters gidiyordu.

Üzerimde kırmızı ve oldukça salaş bir elbise vardı ama göğüs kısmına doğru daralıyordu bu da nefes alamamamı iki katına çıkarıyordu. Saçlarımı elimde toplayıp omzuma attım ve ayağa kalktım. Sahneye çıkamayacağıma emindim, fakat yine de ilerledim. Bekleme odasının kapısını açıp koridora çıktım ve uzun koridoru yavaşça yürüdüm. Sahnede kırmızı bir perde çekiliydi ve ucunda seyircileri gösteren az biraz boşluk vardı. Birazdan ismim anons edilecekti ama benim şimdiden gücüm yoktu. Herkes neredeydi? Yarışmacılar, hocalar... Cidden çok garip dakikalar yaşıyordum. Bir yanım hâlâ Mirza'yı bekliyordu, bir yanım arkana bakmadan git diyordu, ne de olsa bir oyundu ve onlara istediklerini vermiştim.

"Alesya."

Nalan Hoca'nın sesi hemen arkamdan gelirken sıçradım.

"Duyurudan sonra sizi alacaklar, hazır mısın? Ne bu halin?"

"Hocam, ben çıkamayacağım. Mirza gelmedi, işi çıkmış."

"Biliyorum."

"Nasıl? Sizi alacaklar dediniz?"

"Başka birini ayarladım, " kaşlarım çatılırken ismimin yankılandığını duyunca kalbim atmayı bırakmıştı.
"Hadi, şimdi çıkıyorsun, yüzünü düzelt, korkma o ardından gelecek."

Kendimi hızlı adımlarla, açılan perdenin hemen ardında buldum. Sahnede mor ışık çemberi beni içine alırken birden alkış tufanı koptu. Koltuklar karanlıktı ve kimseyi doğru düzgün göremiyordum. Yalnızca en önde oturan ve deli gibi alkışlayan grubumu görüyordum. Gülümsedim. Acaba o da burada mıydı? Ona eğlenecek bir şey bırakmamıştım. Dimdik buradaydım işte, ben hep dimdik karşılarındaydım.

Şarkı başladığında yanıma biri daha geldi sanırım bu şarkıyı beraber söyleyeceğim çocuktu. Sahnede sadece ben göründüğüm için yanımdaki fark edilmedi. Yüzüne bakmama fırsat kalmadan sözlere girmem gerekiyordu. Mikrofona yaklaştım ve şarkıya başladım.

Yazık, ne mazi yazık, anlatmaya yoruldum.
Sen benden vazgeçince ben o günde vuruldum. Yazık günah ben oysa kardelen gibi, acıyla boy veren gibi...

Kendi kısmımı bitirdiğimde ona döndüm o da bana bakıyordu ve sağ kulağındaki küçük halka küpe ışıklar yüzünden dikkatimi çeken ilk şey olmuştu. Şarkıyı tökezlemeden söyleyebilecek miydi?

Seni severdim...
Hüznün koynunda. Seni severdim, hem uyanık hem uykumda...

Ona bakmayı kesmeden devam ettim.

Seni severdim,
ve sana rağmen, yine severdim.
dar ağacı ip boynumda...

Şimdi şarkıyı beraber söylemek için hareketlendik ve seyirciden güçlü bir alkış sesi onu hafifçe gülümsetirken beni tepkisiz bıraktı.

Sen aşkı anlamaz bilmez,
Gül yansa ağlamaz sakin,
Ben akmayan göz yaşında seni severdim.
Sen hisli korkak savaşçı,
Aşkı kime satmış hain,
Ben her savaş meydanında seni severdim...

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin