Eccedentesiast: Gözlerinin göremeyeceği kadar uzakta kalbinin hissedebileceği kadar yakındayım. Tenin değmese de tenime ruhunla toparlar misin beni?
Pluviophile: Nedir seni bu denli üzen?
Eccedentesiast: Insanı en çok kendi üzermiş biliyor musun? Toparlayayım derken daha da dağıtırmış. Toplayayım derken daha da kanarmış. İstediğim şeyleri istemedigim yollar ile yaptım. Şimdi bedelini misliyle ödüyor, bu cezanın son bulmasını diliyorum.
Pluviophile: O hâlde bırak gitsin sonsuzluğa. Bir kuş gibi çırpabilirsin kanatlarını. Bırak bir kafeste oturmayı ve keşfe çok dünyayı.
Eccedentesiast: Anlattığın kadar kolay olsaydı her şey benim için keşke. Ah, o kadar isterdim ki! Genç ve aptaldım. Bir boşluğa girdiğimde ışık ararken bir çok yara aldım. Şimdi ne kapatabiliyorum kanayan yerlerimi ne de durup nefes alabiliyorum.
Pluviophile: Ne yapıyorsun ki? İşin ne senin?
Eccedentesiast: Yüzümdeki kırık parçaları bir maske ile gizlemek zorunda kaldığım bir iş. Belki daha sonra daha detaylı anlatırım.
Pluviophile: O hâlde bugün senin için doğsun güneş saklasın geceyi ardına. Senin için açsın renkli çiçekler dünyaya. Gül veya ağla. Maskeni yırt at. Zira ihtiyacın yok ona.
(Görüldü ✔✔)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Carmen | Jikook Texting
FanfictionPluviophile: Ölüp gidişine şahit olmak canımı yakıyor. Keşke senin gibi olabilseydim. Belki o zaman yanında olabilirdim. Kollarımı açar minik bedenine kocaman sarılırdım. Kırık olan bütün parçalarını birleştirmek adına sımsıkı tutardım seni. (Ecced...