Do you still want to see me? []Final(Pt.1)[]

549 52 13
                                    

"Neden bilmiyorum ama böyle yapması... Bana kötü hissettirdi."

Jungkook sigarasını söndürüp arka bahçedeki çiçeklerden bir tanesini kopartırken konuştu.

"Ben biliyorum."

Çiçeği parmaklarına, dudaklarına sürdükten sonra ağızına cebinden çıkardığı naneli sakızı atıp konuşmaya devam etti.

"Ondan hoşlanmaya başlıyorsun. Seni bu kadar önemseyip, korumaya çalışmasından deli gibi etkileniyorsun, değil mi?"

"A-a..."

Ellerini ceplerine koyup omuzlarını kastı ve saçma bir şekilde beni ürküten bakışlarını yüzümde tuttu.

"İnkâr etme."

Gözlerimi kısarak ona baktım.

"Seni hâlâ tam olarak affetmiş sayılmam. Çenene sahip çık."

Bana doğru ilerleyip oturduğum masalı bankta tam karşıma kuruldu.

"Beni dinle. Ben iyi bir insan değildim. Hâlâ çok iyi biri olduğum söylenemez ama deniyorum. Hatalarımı düzeltmeye çalışıyorum. Gözlerimi kim açtı biliyor musun? Yoo- Ihm... Yani senin şu Apeiro. Ağzımı yüzümü dağıttıktan sonra beni bir kenara çekti ve yaraları temizlememe yardım etti."

"Onu tanıyor musun?"

Hafifçe gülümsedi.

"Evet. Fakat sana tek kelime edemem çünkü bana yemin ettirdi."

"Alçak..." diye fısıldamıştım dişlerimin arasından.

Konuşmasına devam edecekken telefonumun yüksek sesli bildirimi dikkatleri oraya toplamıştı. Ekranı açıp Instagram'dan geldiğini gördüğümde umursamadan kapatıp, gözlerimi Jungkook'a çevirdim. O da telefonuna bakıyordu. Sonra hızlıca kafasını kaldırdı ve bir iki saniye gözleri telefonum ile benim aramda gidip gelmişti.

"Mesaja baksan iyi olacak."

Kaşlarım çatılırken "Gerek yok, lütfen devam et." dedim.

Derin bir nefesten sonra yine kısa bir süre bana baktı.

"Jimin. Benim gözlerimi açıp kendime getiren oydu. Seni çok fazla önemsiyor ama bir o kadar da korkuyor."

"Neyden? Onu görünce vereceğim tepkiden falan mı?"

"Evet, vereceğin tepkiden de korkuyor ama... O sana çok fazla bağlanmış. Gözlerine bakmaya alışmaktan, kokunu bir kere alırsa bir daha bırakmamaktan, kısaca sana 'bağlanmaktan, alışmaktan' korkuyor. Çünkü biliyor ki onun için sen sadece kısa süreli bir lise aşkı değilsin. O uzakta kalmaya alışmış. Yakınına geldiğinde her şeyin daha farklı olacağını biliyor, bu yüzden cesaret edemiyor."

Sanki günlerce, hiç susmadan konuşmuşçasına yorgun düşmüştü zihnim. Her şey daha kolay ve çok daha zordu artık. Ellerimle yüzümü sıvazlamış, derin bir nefes çekmiştim.

"Beni de anlamasını istiyorum. Bu dönemlerde yanımda birinin olması gerçekten çok güzel hissettiriyor. Ama sadece soyut olarak değil, somut olarak da yanımda olsun istiyorum..."

Cümlemi tamamladığımda kırık bir tebessüm vardı dudaklarımda.

"Mesela psikolog seanslarına birlikte gitmek isterdim. Ya da bugün onun getirdiği pirinci yedikten sonra, midem bulanmasına rağmen, kusmadım. Bunu ona yüz yüzeyken anlatmak, suratındaki ifadeyi görmek isterdim.."

Jungkook, gözlerimin içine bakarak ayağa kalktı ve banktan çıktı.

"Jimin."

Geri geri giderken gözleriyle telefonumu işaret etti. Sonra ise önüne dönerek elleri cebinde yürüyerek arka bahçeden çıktı. Artık yalnızdım.

Çatık kaşlarımla telefonumu elime aldım. Tuş kilidimi hızlıca açtım ve Instagram'a girdim. Bir mesaj vardı ama takipçilerimden biri değildi. Vücudumdaki heyecan ve merak birbirine karışarak damarlarımda zehir akıtırken seri bir şekilde mesaja tıkladım.

bs's.lover: Hâlâ beni görmek istiyor musun?

Uh... Ya da yalnızdık.

please eat 〰yoonmin〰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin