S pecial Σpisode

446 36 35
                                    

|Jimin's Pov|

Adeta ayaklarımdan alevler çıkartırcasına koşarken bir yandan da saati kontrol ediyordum. Annemle tartıştığımız için on dakika geç kalmıştım.

Bugün Yoongi'nin basketbol turnuvası vardı. Ve ben geleceğime söz vermiştim. Geç kaldığım için onu aramaya çalışmıştım ama telefonu kapalıydı. Demek ki sahaya çıkmışlardı. Biraz ilerdeki okulu gördüğümde mümkünmüşçesine daha da hızlanmaya çalıştım. Bir dakikanın sonunda spor salonunda giriş yaptığımda Jungkook'un yanına koştum.

"Başladılar mı?"

Cipsini yerken - aynı zamanda karşı takımdaki saçının yarısı kırmızı yarısı sarı olan çocuğu keserken- konuştu.

"Seninki seni göremediği için sik gibi oynuyor."

Endişeyle sahaya baktım. Neyseki başlayalı çok olmamıştı. Geldiğimi nasıl belli edebilirdim? Üstünde "Seni seviyorum." yazan pankartı açıp durduğum yerde zıplasam da beni görmemişti.

"Bağırsana."

Gözlerimi açarak Jungkook'a baktım.

"Herkesin içinde mi? Hayır, asla."

Göz devirdi.

"Bu gidişle kaybedecekler ama."

Dudak büzerek maça odaklanan Yoongi'ye baktım. Derin bir nefes aldıktan sonra pankartı kaldırırken eş zamanlı olarak avazım çıktığı kadar bağırdım.

"MIN YOONGI!!"

Bir anda her şey durmuş, Yoongi dahil herkes bana dönmüştü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir anda her şey durmuş, Yoongi dahil herkes bana dönmüştü. Yanaklarım utançtan kıpkırmızı olurken Yoongi'ye bakarak hafifçe tebessüm ettim. O da bana gülümseyerek karşılık verdi. Birkaç saniye sonra ortam normale dönmüştü. İşte basketbol ustası Min Yoongi geri dönmüştü.

Hep bir ağızdan tezahürat yapmaya başlamıştık. Yirmi dakika sonra maç bitmişti ve Yoongi'nin takımı kazanmıştı. Büyük bir sevinçle sahaya atlamış ve Yoongi'ye sarılmıştım. Jungkook bizi umursamadan kestiği çocuğun yanına gitmişti.

"Tebrik ederim. Ne yalan söyleyeyim, kazanacağınızı biliyordum."

Elini belime koyarak beni soyunma odalarının olduğu koridora yönlendirdi.

"Ya öyle mi?"

Kimsenin gelmediğini teyit ettiğinde bedenimi duvar ile arasına aldı. Minicik bir öpüşten sonra ayrıldık.

"Burada bekle üstümü değiştirip geleceğim."

Gülümseyerek kafa salladım ve gidişini izledim. Bir buçuk sene olmak üzere olan oldukça soft bir ilişkimiz vardı. Artık eskisi gibi değildim. İstediğimi yiyebiliyor, kusmuyordum.

Yoongi günlük kıyafetleriyle soyunma odasından çıktıktan sonra el ele tutuşup dışarı çıktık.

"Sahile inmek ister misin?"

Kafamı omzuna koymadan önce kafa salladım.

"Olur."

Daha sonrası huzur doluydu. Sessizce sahil boyu, deniz esintisiyle yürümüştük. Gördüğümüz satıcıdan iki tane pamuk şeker aldık ve kayalıklara oturduk.

"Sen olmasaydın kazanamazdık sanırım."

Rüzgardan dolayı önüme gelen saçlarımı çekmeye çalışırken kafamı ona çevirdim.

"Bana çok iyi geliyorsunuz, sevgili Park Jimin."

Küçük bir kıkırdama bıraktım.

"Siz de öyle, sevgili Min Yoongi."

Gülerek beni iki bacağının arasına oturtup sırtımı göğsüne yaslamamı sağladı. Şimdi daha sıcak hissediyordum.

Lacivert denize karşı günbatımını izlerken sırtım Min Yoongi'nin göğsünde, yüreğim iki avucunun arasındaydı.

Göğüs kafeslerimizin içindeki et parçaları hayatlarındaki tek doğru seçimi yapmışlardı.

Min Yoongi, Park Jimin'e; Park Jimin Min Yoongi'ye aitti.

☸☸ Son ☸☸

Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar...

Sevgiyle 𝐤𝐚𝐥ı𝐧.

-𝐘𝐮𝐧𝐠


please eat 〰yoonmin〰Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin