yattığı harabe binadaki,harabe yataktan,harabe bir şekilde kalkıyor yaman. saatin kaç olduğunu bilmiyor,güneş doğduysa saatin de bir önemi kalmıyor onun için.
neden erken kalktığını bilmiyor o da. gidilecek bir işi,pişirecek bir aşı,kavuşacak bir sevdiği yok lakin güneş onun uyumasına izin vermiyor.
"kavuşacak bir sevdiğim.." diye geçiriyor içinden. yüzünde tebessüm olması için yeterli bir sebep gözünün önünde beliren ebru'nun sureti. iç geçiriyor. ebru ile yatıp ebru ile kalkmaktan içi geçiyor. ebru diye düşününce..ebru diye düşününce ne hissediyor,aslında kendisi de tam olarak bilmiyor bunu. ebru işte. gece yatarken aklında dönüp dolaşan düşüncelerin baş karakteri.
oturduğu yataktan kalkıyor ayağa. harabenin bir musluk ve bir yer tuvaletinden oluşan banyosuna doğru gidiyor. yüzüne su çalıyor,çalıyor,çalıyor. musluğun hemen üstünde bulunan,kirli aynada kendine bakıyor. karşısındaki çocuğa,aynadaki çocuğa bakıyor. saçları darmadağın,gözleri kısık,siyaha çalan koyu kahverengi irislerine bakıyor. o an,yaşadığım hayattan memnun muyum,diye düşünmeden edemiyor. "belki çok farklı şartlarda..çok değişik bir hayat.."
onu koruyup kollayan bir ailesinin olduğunu hayal ediyor. bu hayal içini öylesine ısıtıyor ki.. lakin daha sonra bu hayalin ne kadar uzak olduğu düşüncesi çakıyor beyninde. baştan aşağı ürperiyor. "kimseye ihtiyacım yok ki benim. ben kendime yeterim. yaman çocuğum ne de olsa." başını kaldırıp aynadaki yansımasına bakıyor. "evet,evet. yaman çocuğum ben. yaman olmasam,yaman demezler bana."
aslında yaman,çok zeki bir delikanlı. yetimhanede kaldığı zamanlarda,herkese ders çalıştırır,herkesin kendisine saygı duymasını sağlardı. yetimhane müdürü üniversite sınavında kuruma prestij sağlayacağını düşündüğü için ona ayrıcalık tanırdı. yüzü hafif bir tebessümle aydınlanıyor.
o yetimhaneye prestij sağlayamamıştı.
yaman,zekiydi,çalışkandı ama o yetim bir çocuktu. yetimdi,öksüzdü. bir yanı,sol yanı eksikti onun. kalbini ısıtan bir anne şefkati,bir babanın verdiği sarsılmaz güven yoktu onun sol yanında. üniversite sınavında bahçede çocuklarından daha heyecanlı aileleri görünce bir damla yaş akmıştı sağ gözünden. "neden çabalıyorum..neden çabalıyorum ki? benim başarımla sevinen bir babam,eve gidince beni kurabiyelerle karşılayacak bir annem mi var? başarısız olunca kızacak,yine de arkamda duracak bir ailem mi var?"
sınava girmişti yaman,yine de. ama çabalamamıştı. bir insan vazgeçmişse eğer,o insanı hayata bağlayan uzuvlarından birini kaybetmiş sayılır,yaman vazgeçmişti.
yaman hayati uzuvlarından birini,umut etmeyi o gün bırakmıştı. oysa yetimhanedeyken ne güzel hayalleri vardı,ışıklarla dolu. simsiyah saçlı,masmavi gözlü bir çocuk. ışıklarla dolu bir yarın. karanlık yok. çünkü yetimhanede büyümüş çocukların hayallerinde karanlığa yer olmaz.
umut etmeyi bırakmıştı,bırakmış olmasına ama..ebruyu her gördüğünde kalbinde kanatlanan o şey,o his de neydi öyle? kalbinin kapılarını ebruya böylesine açan o..o,anlamlandıramadığı,ismini koyamadığı o şey..o şey de neydi böyle?
iç geçirdi. belki de o gün vazgeçmemiş olmasaydı,çalışmaya devam etmiş olsaydı,şu an çok daha farklı bir yerde olabilirdi. hem ebrunun hayatında,hem de kendi hayatında. o gün,sınav günü çabalamadığı için daha sınavdan çıktığı an pişman olmuştu zaten yaman. "zararın neresinden dönersen kârdır," diye tekrarlıyor. tam da o an yeniden sınava hazırlanmaya karar veriyor. yetimhaneden çıktığında kitaplarını da beraberinde götürmüştü,yetimhaneden çıkalı bir buçuk seneye yakın zaman geçmişti.
hava kararmış. yaman,tüm gün metruk evde pinekliyor,biraz hava almaya karar veriyor en sonunda.
güneş çoktan batmış,berberin kapalı cam kapısının ardında ışıklı saati görüyor. 21.30.
sokakta dolaşmak için güzel bir saat,sokağı dinlemek için güzel bir saat.
her zamanki ciddi,vakur adımlarla dolaşıyor. sanki,sanki genetiğinde var bu yürüyüş,bu adımlar. beş yaşında nasıl yürüyorsa bugün,yirmi yaşında da öyle yürüyor. metruk binadan oldukça uzaklaşıyor. kaldığı mahalleden de. öyle,derin nefesler alarak ilerliyor,hayal kuruyor bazen,gökyüzüne bakarak. totem yapıyor bir ara,kafasını kaldırdığında bie yıldızla karşılarsa,gözlerini kaldırdığı ilk yerde,hayalleri gerçekleşecek. toteminin tutmamasından korkarak,yavaşça kaldırıyor kafasını. korkusu boşuna. çünkü tam da baktığı yerde,sönük de olsa bir yıldız var. tebessüm ediyor,güzel yüzünde tebessümün uyuşuk adımları geziniyor. sıcak bir yuva diliyorum,allahım. ben artık başımı okşayacak bir el istiyorum. yalnız olmak istemiyorum,çünkü bu yalnızlık beni öldürüyor. yalnızlık yalnızca sana mahsus değil miydi allahım?
derin bir nefes alıyor.
bir kez daha havayı tüketmek istercesine içine çekiyor.
ve o anda duyduklarıyla kaskatı kesiliyor, sanki bastırılmak istercesine,korku içinde çıkan bir kız çığlığı,akabinde patlayan silah sesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sokağın çocuğu
Teen Fictiono kim,o da bilmiyor. o sokağın çocuğu. o,sokağın evlat edindiği onca çocuktan biri. bir adı yok,belki de var. umrunda değil.