Bölüm 10-Geçmiş

40 6 11
                                    

Küçük kız,ağaç kavuğuna doğru ilerledi.
Yaşıtları oyun parkındaki kum havuzunda ya da kaydıraklarda oyalanırken o, özel yerine gidiyordu. Evet,onun ve sadece onun gizli yeriydi o geniş ve derin ağaç kabuğu.
Orası kesinlikle favorisiydi,bu yüzden oyun oynamak için oraya gidiyordu ya zaten.

O gün,bulutsuz gökyüzü ve tenini ısıtan güneşe rağmen şiddetli denebilecek bir rüzgar vardı. Rüzgarda uçuşan kumral,uzun (neredeyse kalçasına değen)
saçları görüş açışını kapatırken güçlükle ilerleyen küçük kız,
ileride onu bekleyen dev gövdeyi fark edince biraz daha hızlandı.
Varmak üzereydi.
Bu sırada tek elinde tuttuğu,
o gün oynayacağı iki bebeği daha da sıkı kavradı.
Onları düşürürse kırılırlar diye korkuyordu,en sevdiği iki bebeğiydi onlar sonuçta.

En sonunda varabildi ağaca.Eğer tanımadığı biri kafasını dışarı çıkarmasaydı içeri de tırmanacaktı. Yaşıtı gibi duran yabancıya dikti gözlerini ve ayırmadı bir süre.
Maviye çalan gri gözleri,aralarında griler bulunan beyaz saçları ve yumuşak yüz hatları ile oldukça dostane bir görüntüsü vardı yabancının,
o yüzden kibarca sordu:

"Niye buradasın?."

"Burası benim gizli yerim.
Asıl sen niye buradasın?"

Bu yabancı kız ne sanıyordu kendini böyle?!
Onun bölgesine girmiş,onun gözleme çıkıntısına çıkmış ve kafasını yine onun kavuğundan dışarı uzatmış,
bir de üstüne soru soruyordu.

"Hayır!Burası benim gizli yerim."

Daha sonra adının Anna olduğunu öğrendiği kız elini gel dercesine,
ancak bir gizli ajan edasıyla iki yanı kontrol ederek hareket ettirdi.
O da etrafı bakan var mı diye kolaçan ettikten sonra olmadığına kanaat getirmiş olacak ki,
kütükten tırmanarak kavuğun içine girdi.

Yanına gelerek sır verircesine fısıldadı kulağına Anna:

"O zaman burası artık ikimizin gizli yeri."

O günden sonra ikisi,ayrılmaz bir
ikili haline geldi.

.
.
.

Bu defa elinde,yanındaki küçük kolu geriye sarınca hareket
eden plastiğimsi  ördeğiyle gelmişti küçük kız.
En iyi arkadaşı Anna'yla buluşacağı için daha da bir heyecanla ilerliyordu.
Bu defa yine güneşli,ama esintisiz bir gündü.

Ağaç kavuğunun yanına gelince en iyi arkadaşının asılmış yüzüyle karşılaştı.

"Ne oldu Anna?"diye sordu haliyle.

Anna önce ayaklarını ağaca vura vura biraz içlerine doğru ilerledi kavuğun. Onu görebilmek amacıyla ayaklarını ağacın çıkıntılarına yerleştirdi ayaklarını küçük kız,
ve kendini yukarı doğru çekti. Dengesini sağlayınca da dirseklerini girişin alt kısmını oluşturan ince tabakaya dayadı.

Kavuğun ortasına yakın bir yerde, arkası dönük olan arkadaşını görebiliyordu artık.

Ellerini çenesinin altına yerleştirirken sordu yine:

"Niye bu kadar sinirlisin Annie?"

Evet,ona 'Annie' diyordu;çünkü bu takma ad ona çok şirin gelmişti.

Birden ona dönerek sinirle bağırmaya başladı Anna:

"Bıktım ondan!
Ağabeyim Ethan,benimle hep dalga geçiyor!
Bana sürekli kendisinin benden her konuda daha iyi olduğunu söyleyip duruyor!
Bugün bana yapabildiği küçük bir hava hortumunu gösterip benim bunu asla yapamayacağımı söyledi.
Ben de ona daha büyüğünü bile yapabildiğimi söylediğimde benim küçük ve mızmız bir çocuk olduğumu,
o hortumun büyüğünü bırak yapmayı,
görsem bile kaçacağımı söyledi. 'Böyle işler için hem fazla ağlak,hem de fazla yeteneksizsin,' dedi.
Keşke çok uzaklara gitsem ve onu da bir daha hiç görmesem!"

Arkadaşının dediklerine itiraz edecek vakti bile olmadı,çünkü Anna'nın  ağzından çıkan son lafla ağacın içinde şiddetlenen ve saçlarını uçuran rüzgarı hissetti küçük kız.
Arkadaşı da hissetmiş olacak ki gözleri büyüdü,
ve tam o sırada yer birden karararak kocaman bir hiçliğe dönüştü.

Arkadaşının panik ve korku dolu çığlığını duyunca elini uzattı deliğe doğru,arkadaşı da nasıl olduysa uçarak ulaşmaya çalıştı eline ama nafileydi.
Delikten gelen çekim daha güçlüydü Annie'den.
Arkadaşı hiçliğe doğru çığlık çığlığa çekilirken adını haykırdı kızcağız gözyaşları içinde:

"Annie!ANNİE!!!
Lütfen geri gel,Annie!
ANNİE!!!!"

Şiddetli rüzgar onu geri,
çimenlerin üzerine fırlatırken ne çoktan elinden düsürdüğü,
kırılmış oyuncağı;ne de toprağa şiddetle sürtündüğünden kanamakta olan dirseği ve bacakları umurundaydı.
Çünkü o gün kırılan tek şey o oyuncak ördek değildi.
Hıçkırarak ağlamaya başladı arkadaşının canhıraş çığlığı aklından çıkmayan küçük kız.
Bu,onu son görüşü oldu.

Farklar-Altı GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin