Eksi yirmibeş derece soğukta, tüm doğa uyurken bilinmeyen bir varlık şehrin eski fabrikalarından birinin önünde dikiliyordu. İçeride ne olduğunu bilmiyordu, içgüdüsel olarak buraya çekilmişti. İçinde korku veya endişe yoktu. Soğuğu hissetmiyordu. Yapmak istediği içeri girmekti. Önünde ki tek engel yüksek demir kapıydı. Yaklaşıp yüksekliğine baktı. Beş metre civarında olmalıydı. Ama ona bir an bile dayanamadı. Elini kapıya bastırmasıyla,menteşeler gıcırdayarak yerinden sökülmüş,demir yığını karşı duvara fırlamıştı. Ağır adımlarla içeri girdi. Sebepsizce çevreye bakınıyor,ne aradığını bilmeden ilerliyordu. Siyah gözleri ufacık bir yaşam belirtisi bulmak için yuvalarında fırıl fırıl dönüyordu. Fabrika yüzyirmi metrekarelik bir alanı kaplıyordu. Son duvara dek yaklaşmasına rağmen hiçbirşey hissetmemişti. Pes edip geri dönecekken duvar dibinde ki makinenin arkasında bir insanın varlığını keşfetti. Gücünü ayaklarına yönlendirip hızlandı. Sessizdi. Bir kartalın havada süzülmesi gibi itinalıydı. İnsana yaklaştı. Yaralıydı. Çok kan kaybetmişti. Soğuk hava kanamayı durdursa da donmak üzereydi. Eğilip yarasına baktı. İki santim derinliğinde kesik izleri beş hayati noktasını kaplıyordu. Elini insanın alnına bastırdı. Temasıyla düşüncelerin zihni doldurması gibi geçmişi beynine sızıyordu. Onun yeteneği dokunduğu birinin veya cismin geçmişini görebilmesiydi. Gördükleri onu kızdırmıştı. Ağır işkenceye uğradıktan sonra öldüğü düşünülerek buraya atılmıştı. Onu kucaklayıp fabrikadan ayrıldı. Eksi yirmibeş derece soğukta gecenin karanlığında varlığı silinip kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrıların Savaşı
Science FictionGeleceğin dünyasında ünsan ve hayvan genlerinin birleştirilerek yaratılan yeni türle maceraya doyamayacaksınız.