25

6.3K 478 702
                                    

Bölüm şarkısı:
Madilyn Bailey - Titanium

Taeyong'a son mesaj attığımdan beri on beş dakikadan daha fazla süre olmuştu. Telefona bakıp yeniden kontrol ettiğimde tam yirmi dakika geçmişti. Yatağımdan yavaşça kalkarken telefonuma göz ucuyla baktım.

Ona mesaj atmak ve atmamak arasında kaldığımda ellerimi saçlarımın arasında geçirdim. İçimde büyüyen bir gerginlik vardı. Niye gergin olduğumu bilmiyordum. Buraya ikinci veya üçüncü kez gelecekti. Şimdi farklı olan neydi idrak edemiyordum. Her zamanki gibi gelip gidecekti işte.

Gözlerimi dışarıdaki gri bulutlara diktiğimde anlamıştım.

Benden bir çok kez yardım istemişti. En çokta o sarhoş olduğu, bana sığındığı gün. O günü hâlâ hatırlıyordum, çaresizliğini hissetmiştim. Etrafı ne kadar kalabalık gözükse bile aslında yalnız olduğunu. O gün yemeğe geldiğinde belki milyon kez teşekkür ettiğini, burukça gülümsemelerini, mutsuzken mutlu gözükmeye çalışan çabasını. Biz bu sürede hiç olmadığı kadar yakın olmuştuk.

Bunun yanlış olduğunu bilsem de ondan vazgeçemiyordum.

Sanki ondan vazgeçmeye çalıştıkça ona daha çok çekiliyordum.

Ne zaman ondan vazgeçmeye çalışsam, sınıftan çıkıp eve geldiğimde gülerken kısılan o çekik gözlerini düşünmeden edemiyordum. Hayallerimin ötesinde bir güzelliği vardı. Onun hayalini kurarken odamdaki sessizlikle her gün boğuşurdum. Çünkü onu düşünürken hiçbir şey zor gelmezdi. Karanlık odamda yanımda parlayan ışığım olurdu bazen. Bazen ise sarıldığım yastığım. Onun yanına hiçbir zaman yaklaşamamışken onu her zaman yanımda görmek, bu bir mucizenin gerçekleşmesi gibiydi.

Ben mucizemden vazgeçmek istemiyordum.

Ama vazgeçmek zorundaydım, bunu biliyordum. Ondan kendimi uzaklaştırmak için ne kadar çabalasam da, ona karşı ne zaman soğuk ve umursamaz davransam da günün sonunda ona kendimi daha çok bağlanmış bir şekilde buluyordum.

Ben birisinin olduğu halde, ondan vazgeçemiyordum.

Evet, onun sevgilisi vardı.

Ve o da benim çocukluk arkadaşımdı.

Onunla tanıştığımızda Jaejoong ile ikimiz orta okuldan yakın arkadaşlardık. Ne kadar soğuk göründüğümü biliyordum, onun bana neden yaklaşmadığı gayet açıktı, onu kesinlikle suçlayamazdım. Benim aksime Jaejoong güneş gibiydi. Etrafındakileri kendine çeker ve onları her zaman ısıtırdı. İkimiz apayrı dünyalara sahiptik. Taeyong onun dünyasına aşık olmuştu. Taeyong ile Jaejoong lise birde çıkmaya başladıkları dün gibi hatırlıyordum.

Hissetmiş olduğum şey üzüntü veya umudun uçup gitmesi değildi. Onun için umudum bile olmamıştı benim. Bu nedenle hiçbir tepki verememiştim. Eve gittiğimde ise sadece onun mutlu olması için dua ediyordum.

Düşüncelerimden kurtulmak istercesine kafamı iki yana salladım. Düşünmem hiçbir şeye yaramayacaktı, biliyordum. Düştüğüm bataklıkta çırpınmak, batmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

Kapım tıklatıldığında yavaşça açılan kapıya gözlerimi kapıda duran tepeden aşağı simsiyah giyinmiş olan Taeyong'a diktim. Gözlerimi siyah saçlarında gezdirdiğimde içeri girip gülümsedi. Saçları hafif ıslaktı ve dağılmıştı.

boyfriend // jaeyong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin