Kalbim hızla atarken nefesim kesildi, boğazımdaki yumru beni konuşturmamaya yeminliydi. Karşısında çırılçıplak dikiliyordum. Kahverengi gözleri ufacık bir an vücudumda gezindi hemen sonra aniden arkasını döndü.
"Kusura bakma senin odadan çıktığından haberim yoktu, suyu açık unuttum sandım."
Dedi, açıkçası bu umurumda oldu mu bilmiyorum. Vücudumun neredeyse her tarafı morluklara doluydu, su değdiği zaman bile sızlıyorlardı. Onu umursamayarak banyo dolabına yöneldim şansıma orada havlu vardı. Vücuduma sardım ve bana halen arkası dönük olan yabancınının yanından geçmek için hamle yaptım.Beni farkettiğinde ilk defa onun yüzüne doğru dürüst baktım. Kumral ve uzun boyluydu belki 1.85 olabilirdi tahminen, kavisli çok da kalın olmayan kaşları, dolgun dudaklara ve dümdüz bir buruna sahipti,badem gibi gözleri ona bambaşka bir hava katarken kıvrık,gür kirpikleri her kırpıştırdığında birbirine giriyordu. Üstelik sağ gözünün hemen altında ufacık bir ben vardı. Gözlerini kahverengi sanmıştım ama sadece kahveyi değil koyu sarıları da barındırıyordu. Sanırım yeni tıraş olmuştu losyonunun kokusunu alabiliyordum, keskin ama hoş. İfadesiz bakışlarımdan rahatsız olduğunu düşünerek bakışlarımı yere çevirdim.
"Pardon, salak gibi önünde dikiliyorum."
Dedi gülerek ve hemen kenara çekildi. Hızlı adımlarla odama geçtim, arkamdan baktığını hissediyordum. Tenim alev alev yanıyordu.
---
Öğlen güneşi ahşap zemine vururken karnım açlıktan zil çalıyordu adeta. Aşağı inmeye korkuyordum, ama boşvermeye karar verdim. Ne de olsa ben zaten çöp muamelesi görüyordum en azından karnımı doyurabilirdim.
Banyodan çıkıp odama doğru ilerlediğim zaman odanın önünde poşetler görmüştüm, kapının kilidini açtım ve poşetleri aldım. Temiz kıyafetler! Mutluluğumu bastırmadan gülümsedim, bornozla oturmaktan çok çok iyiydi. Bulduğum birkaç parçayı hemen üzerime geçirdim. Tamamiyle siyah giyinmeye karar vermiştim. Siyah iç çamaşırları, siyah kazak ve siyah pantalon. Tanrım uzun zamandır bu kadar rahat olmamıştım, çok mutluydum. Kurumaya başlayan sarı kıvırcık saçlarımı kendi haline bırakıp kapımı açtım. Yavaşça koridora göz attıktan sonra merdivenlere yöneldim. Basamakları sessiz bir kedi gibi inmeye çalışıyordum, sonunda basamaklar bittiğinde tam ortada duran kanepenin üzerinde yabancının uyuduğunu gördüm. Sanırım ona karşı biraz minnettardım, uyurken tıpkı bir çocuk gibiydi. Bembeyaz v yaka tişörtünün altında yapılı bir vücudu olduğunu anlayabilirdiniz,altına giydiği mavi jean ile görebildiğim en iyi uyum olabilirdi. Onu uyandırmamaya çalışarak mutfak diye umduğum yere doğru ilerlemeye çalıştım. Duyduğum kadifemsi sesle bıçak gibi kesildim."Beni dikizlemek bence pek hoş değil."
Olduğum yerde kala kaldım kafamı çevirdiğimde bana bakıyordu. Bu adam ne ara uyanmıştı?
"Pardon?"
Diyebildim sadece, geldiğimden beri ilk defa onunla konuşuyordum. Dolgun dudakları kıvrıldı ve hemen sağ tarafında bir adet çukur belirdi.
"Konuşamadığını düşünmeye başlamıştım ama neyseki konuşabiliyormuşsun."
İfadesiz bir şekilde ona bakmaya devam ettim.
"Ne zaman aşağı ineceksin diye bekliyordum ufaklık. Açlıkla bu kadar mücadele etmen mücadeleci kişiliğini ortaya koyuyor sanırım."
Dedi ve uzandığı kanepeden ayaklandı. Sağ elini kotunun cebine koyarken yanıma doğru ilerledi. Tanrım, acaba ben hayal mi görüyordum? Bir insan ilk defa bana bu kadar tahammül ediyordu.
"Umarım hazırladığım yemekleri beğenirsin."
Dedi ve hemen ardından ekledi.
"Yemek pişirme konusunda pek iyi sayılmam ama anlaşılan göz zevkim baya iyiymiş."
Dedi gülerek, gözleri güldüğü zaman kısılıyordu.
"Önden hanımlar lütfen."
Dedi ve mutfağa ilerlemem için buyur işareti yaptı.
---
Soslu makarna ile bakışırken onun beni süzdüğüne adım kadar emindim. Bakışlarımı makarnadan kaldırıp onun gözlerine çevirdiğimde onu yakaladım. Bakışlarımı kaçırmadı aksine sarılar barındıran kahveleri beni nazikçe karşıladı. Çok cesur ve iddialı bakışları olduğunu kabul etmek gerekliydi. Bu yüzden tekrar yemeğimle meşgul oldum.
"Teşekkür ederim."
Dedim, annem her zaman bana nezaketli olmam gerektiğini söylerdi. Biri sana karşı iyilik yapıyorsa en azından minnet duyduğunu dile getir derdi.
Bir süre gerici bir sessizlik hakim oldu sofrada, çatal sesleri sadece duyuluyordu.
En sonunda sessizliği yine o bozdu.
"Bunca yıl boyunca seni neden tuttuklarını merak etmiyor musun?"
Dedi, şaşırdım. Böyle ani bir soru beklemiyordum. Masada duran su bardağından bir yudum aldım.
"Babama karşı geliyorum. Seninle olan derdi çok saçma geliyor bana, ne de olsa bunu babanla çözmeliydi."
Dedi ve başını öne eğdi, sanki bir şeyler söylemek istiyor ama söyleyemiyordu. Canım yanıyordu, yine babam yine hayatımı mahveden adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGEDEKİ YAŞAM
Non-FictionYaklaşan adım sesleri içimi titretirken dualar ettim. Annemi çağırdın, ama gelmedi... Korkudan atan kalbimin sesi duyulmasın diye kalbimi bastırdım. Hep kimsesiz kaldım, hep ölen ama bedeni yaşamaya devam eden bir ruhsuzdan farkım yoktu...