*Zaman geçirmek için değildir, içinden geçmek içindir...*
Yanımdaki konuşma seslerinden uyanmıştım, fakat gözlerim kapalıydı. Bir yanım hala uyumak istiyordu çünkü. Bu yanımı susturup yattığım yerde doğruldum. Salih ve Aysu sobanın yanına oturmuş konuşuyorlardı. Ben kallkınca gözleri bana döndü.
-Aa uyanmışsın, sesimize mi uyandın yoksa?
Evet
-Yo, hayır.
-Senin hakkında konuşuyorduk.
-Durumum hakkında mı ?
-Evet.
-Dediğin gibi hafızamı kaybetmiş olmalıyım. Ve bu beni kötü hissettiriyor.
-Haklısın, bu çok zor olmalı. Bugün seni Ahmet amcaya götürmeyi düşünüyoruz.
-Ahmet amca ?
-Köyümüzün doktoru.
-Olur.
-Gel ben sana kıyafet vereyim, o zamana kadar Salih de giyinir.
Kafamı salladım. Salih'e de gülümseyip Aysu'yu takip ettim.
Bir kot ve üzerine kalın siyah bir kazak verdi, rastgele bir mont da verince saçlarımı sıkıca topladım.
Aynaya bakmadan toplamıştım. Açıkçası aynaya bakmaya korkuyordum.
Sebepsizce...
Aysu odadan çıkınca hızla üzerimi giyindim. Sonra aynaya bakmaya karar verdim. Hem, belki birşeyler hatırlardım. Cesaretimi toplayıp dolap aynasının karşısına geçtim. Gözlerim kapalıydı. Kendime cesaret vermeye çalışıyordum.
Sonunda açtım...
Kısa boyluydum, bembeyaz tenimi kızıl saçlarım tamamlıyordu. Zayıftım, hem de fazlasıyla. Kendime aynada bakarak dalmışken kapı tıklandı.
-Hazır mısın canım ?
Kapıyı açıp gülümsedim.
-Evet.
-Tamam ben de giyinip geliyorum, 5 dakika sürmez siz gidin, yetişirim.
Salih kafa sallayınca, ben de salladım ve çıktık.
-Üşüyor musun ?
-Hayır, teşekkürler.
-Pekii ani olacak ama... birşeyler hatırlamaya başladın mı ?.
-Bugün cesaret edip aynaya baktım, ama hiçbirsey hatırlamadım.
-Anladım.
Bir anda aklıma cebime koyduğum bileklik gelince hızla onu geri sürükledim eve.
-Hey, ne oluyor ?
-B ben dün birşey buldum, onu da alalım, belki önemli birseydir.
-Tamam.
Koşmamıştık ama onu sürüklediğim için biraz hızlı geldik. Heyecanlıydım. Sanırım bundandı acelem.
Aysu'nun kapısını çaldım.
-Gelebilirsin.
İçeri girip tulumumu aradım.
-Şey, tulumum nerede ?
-Kirlilerin arasına koymuştum yıkansın diye.
-Hım, şey bana getirir misin ?
-Tabii.
Getirdiği gibi elinden alıp cebindeki bilekliği çıkardım.
-Çok teşekkürler.
-Neden istedin ki ?
Elimdeki bilekliği sallayarak ona gösterdim.
-Bunun için. Belki de... adım budur.
-Anlıyorum canım, hadi gidelim artık.
Hep beraber tekrar yola çıktık.
Meydandan geçmiştik yine. Biraz daha yürüyünce minik bir yer çıktı karşımıza. Sağlık ocağı gibi bir yerdi.
Kapıdan girerken bir an tereddüt ettim. Salih ve Aysu'ya baktığımda kafa sallayıp gülümsediler, desteklercesine.
Ben de onlara gülümsedim ve içeri geçtik. Aysu ne kadar amca dese de, amca demek için genç biri vardı karşımda. Henüz 30 una girmediği belliydi. Bize gülümseyip oturmamızı işaret etti.
Aysu ve Salih garip bakıyordu ona.
Sonunda Salih konuştu.
-Siz kimsiniz ?
-Ahmet amca var zannediyordunuz sanırım ?
-Evet, o nerede ?
-O ailesini de toplayıp taşındı. Ben de geçici olarak buradayım zaten.
-Anladım.
-Şikayetiniz neydi ?
-Bence hastayla konuşmanız daha doğru olur, deyip beni gösterdi.
-Ben... hiçbirşey hatırlamıyorum. Adımı, yaşımı, aslında nasıl biri olduğumu. Üstelik bu köye nasıl geldim onu da bilmiyorum. Buraya çok yakın bir ormanın ortasındaydım uyandığımda.
-Hımm, anlıyorum. Hafıza kaybı geçirmişsin bu bariz. Biz de seninle testler yapacağız, yani geçici olup olmadığına dair.
-Tamam, bir de şey bunu da uyandığımda yanıma buldum. Benim olmalı, dedim elimdeki bilekliği ona uzatırken.
Kafa salladı ve inceledi.
-Eylül...
Birden sustu. Birşeyler aklına gelmiş gibi. Garip hissettirmişti bu beni.
-İyi misiniz ?
-Ah, evet. Yarın tekrar gelin. Testleri yarın yapacağız. Geçmiş olsun bu arada.
-Tabii, yarın görüşürüz.
Kafa sallamakla yetinmişti o.
Hep beraber tekrardan evin yolunu tuttuk. Acaba bu hafıza kaybı geçici miydi ? Ya da sonsuza kadar böyle mi yaşayacaktım. Kendimi yeniden mi yaratacaktım.
Ben düşüncelere dalmışken,eve gelmiştik bile !
Onlar koltuğa oturunca ben de yanlarına oturdum.
-Şey... siz sevgili misiniz?
İkisi birden kahkaha atmaya başlayınca onlara garip garip baktım.
-Hayır, kuzeniz.
-Aileniz ?
-Babalarımız şehirde çalışıyorlar, benim annem öldü çoktan. Salih'in annesiyse o da şehirde. Beni ona emanet ettiler. Ve ben kesinlikle emin ellerdeyim.
-Başın sağ olsun, ben bunu hatırlatmak istemezdim sana üzgünüm.
-O travmayı çoktan atlattım merak etme.
Her ne kadar gülümsese de içinde yangınların olduğunu anlayabiliyordum. Belliydi yani...
Allah bilir !
İçinden nasıl da üzülüyordur, özlüyordur annesine.
-Acıkan var mı ? ( Aysu)
-Ben ! (Salih)
Bense kafa sallamakla yetindim.
O mutfağa giderken, Salih benimle konuştu.
-Sana birşey itiraf edeceğim, ben kolay kolay güvenmem ama...ama sen gerçekten melek gibi birisin. Bunu sana söylemek istiyorum. Birine içimi dökmek...
-Teşekkür ederim. Pekii, söyle hadi !
-Ama bu zamanda burada söylemek pek de mantıklı değil gibi.
-Yemek yiyelim, bildiğin bir yer varsa gideriz.
-Olur.
Yarım saat sonra falan sofra hazırdı. Yemek yapmayı bilmiyordum, bilsem de hatırlamıyordum. Ama yerleştirirken yardım ettim. Her ne kadar istemese de...
-Keşke hiçbirşey hatırlamasan.
-Nasıl yani ?
-Biz böyle aile gibi olduk. Yani Salih'i bilemem ama ben seni cidden sevdim. Her ne kadar 2 gündür olsan da burada.
-Belki...geçmişim kötüdür.
-Ya iyiyse ?
-Orasını bilmiyorum ve ben de sizi çok sevdim inanın, deyip kocaman gülümsedim. Bir anda Salih de atıldı.
-Şuna kafam takıldı da, Salih'i bilemem ne acaba? Tabikide ben de sevdim onu.
Bu dediğine hepimiz gülüp yemeklerimizi yemeye devam ettik. Ne kadar onlarla mutlu olsam da geçmişten bir parça istiyordum. Nasıl biri olduğuma dair. En önemlisi de nasıl o yere geldiğime dair. Bazen hatırlıyor gibi olsam da elime birşey geçmeyince vazgeçiyordum.
Yemeklerimiz bitince tekrar Aysu'ya yardım ettim. Hava henüz kararmamıştı. Aysu bulaşık yıkarken bana Salih'in itiraf edecek birşeyi olduğundan dışarı çıktık. Aysu o da gelmedi diye alınır gibi olsa da bozuntuya vermedi. Bu kadar önemli ne olabilir ki ?
Köyün tabelasını görünce köyden çıktığımızı farkettim.
-Daha ne kadar gideceğiz acaba ?
-Bak bizim köy çok dedikoducu, her yerden bir teyze çıkıyor mazallah. Şurası zaten gideceğimiz yer, diyip tepede bir yer gösterdi. Kafa salladım ve oraya doğru yürüdük.
O çölü andıran toprağa otururken benim de oturmam için işaret yaptı.
-Evet, seni dinliyorum.
-Umarım bu söylediklerimden sonrs benden soğumazsın, kendimi anlatacağım başka kimse yok.
-Anlat.
-Ben...
-Sen ?
-Off, ben Aysu'yu seviyorum. Yani aşığım. Ona karşı hep birşeyler hissettim. Kuzeniz diye birşey de yapamıyorum. Kendim vazgeçmeye çalıştım ama olmadı. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok.
-Anladım. Öncelikle sevginden utanma bence. Evet, kuzensiniz ama, ne var ki yani bunda ?
-Saçma değil mi ?
-Bilmem. Bence değil. Yani, aşık olacağın kişiyi sen seçmiyorsun sonuçta o seçiyor, deyip sağ elini kalbine götürdüm.
O gülümseyince ben de gülümseyerek karşılık verdim.
-Şuan inanılmaz rahatladım.
-İstersen, ben onunla konuşabilirim. Ne dersin ?
-Bilemiyorum, reddedilmekten korkuyorum ben.
-O zaman şansımızı deneriz. O Aysu bu kalbe girecek !
İkimiz de dediğim saçmalığa kahkaha attık.
-Ama, senin zaten rahatsızlığın var. Bir de benimle mi uğraşacaksın ?
-Saçmalamayı kes ve Aysu daha da delirmeden gidelim.
-Tamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~A°M°N°E°Z°İ~
HumorHerşey geçici bir hafıza kaybıyla başlamıştı. Herşeyi unutmasına rağmen eksiklik yaşayacak mıydı? Yeni hayatına ayak mı uyduracaktı, yoksa eski halini mi isteyecekti. Hata ya da doğru birini seçecekti... ~EYLÜL'ün macera dolu hayatına hazır mısın? ×...