emniyet 66. sapağın gerisiydi, tanırsın. severdik. kapıyı açtığımızda yüzümüze çarpan tatlı uyuşturucu dumanı mest ederdi bizi. gözlerimiz buluşurdu, birazcık hassaslaşırdık, irislerimizin çevresi kan toplardı. boğazımıza dizilirdi kahkahalar. koca iki adamı bayıltacak kadar sinsice girerdi kanımıza. cinnet gibi yürürdü damarlarımızda, nefret ederdik bundan. keyifsizleşirdin.
yanaklarımıza değerdi magenta günceleri. bir hoş olurduk. benimki hemencecik uzaklaşırdı. kırılgan kırmızının saniyeden hızlı işlediği tenine bakardım çokça. derdim ki, ben öpmeliydim seni, utancın sonradan gelmeli, arkamda durmalı. on dakika geçip giderdi. kıskanıyor gibi olurdum, bir yoldaş kulaklarımın dibinde bağırırdı, "ve kuşlar kadar hafif olacağız karmaşadan sıyrılınca!" herkes alkış tutardı. gülerdin. dalga geçer gibi olurdun sanki. bozulurdum da ses etmezdim. kol kola yürürdük kalabalıkta. o zamanlar cesursun sanırdım. insanlardan çekinmezsin demiştim, kahkaha attın, meğersem kaybolmamak için girermişsin koluma. bozulurdum da ses etmezdim. alışkanlık arada can yakıyordu.
iki bira içerdin salı günleri. cumartesileri üçe çıkardı, o gün babanın öldüğünü bilirdim, adını bilmediğim bir genç dokunurdu omzuma, buselerin için muhafaza ettiğim omuzlarımı geriye çekerdim, "sevdiğin epey sarhoş, götür onu buralardan." derdi. zaten farkındaydım.
çirkin fransızcasıyla şiir okuyan bir bey vardı. komşunun kedisine bahsetmiştim. sanırım onu epey severdin. bir keresinde seni aramıştım, hatrını sordum, "takılıyorum." dedin, bir adam çarpık dişleriyle serenat yazıyormuş sana. sanırım ona epey aşıktın. mırıldandım. sonra eros kapıma dayandı, kalbimi çalıp kayıplara karıştı. bir güç "sonra görüşürüz hyuck, iyi zaman geçirin." dedirtti bana. o gece çok ağladım.
dua ederdin, nadir gerçekleşirdi. kiliseye ettiğin saygısızlıklar kafana uykunda dank ederdi. papazın canına lanet okuyan sen değil miydin? uyanıp sızlanırdın. küçük çocuklar için haykırırdın. kimin tanrısı daha heybetliyse, onda alırdın soluğu. bir keresinde yürek ağrıların için başvurduğunu işitmiştim, "o adam için bitiyorum! meryem ana, kalbini bana adamasına yardım et!" dedin, ofladın, bu kadar çaresiz kalacağını düşünmemiştim. iki gün sonraki buluşmamızı onun için boşverdin. tüm öğlen önümden geçmen için tanrına dilendim.
beklemezdim donghyuck. aklıma düşecek son şey gidişin olurdu hep. günahlar çemberinde şakalaştığımızda bile bir kötü olurdum, üzerine giderdin, dalga geçer gibiydin sanki, bozulurdum da ses etmezdim. en az devrime kadar birlikte olmalıydık. çatlak duvarlardan sızıp komşuları dikizleyecektik daha! sözün vardı. artık yüzüme bakmıyor oluşuna çok kırgınım. bekliyorum, bazen düşünüyorum. toprağı yalayıp yutmuşsundur şimdi. nefret ettiğin sümbül kökleri kemiklerine dolanıyordur, eminim ki huylanıyorsundur, küfürlerin mezarlığını inletecek kadar ağırdır şimdi.
beni bırakmamalıydın donghyuck.
ölümün aklını çeldiğini, bana da söylemeliydin donghyuck.
bir gün sadece seni öpmeyi unuttuğum için geri döneceğim, sana devrim için söylenmiş en güzel şarkıları söylemek için bekleyeceğim.
şaşırıp, yine acımasız ve çocuk olacaksın.
sevgiler, mark.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
adımız miskindir bizim (1973), markhyuck
Fiksi Penggemarbir gün sadece seni öpmeyi unuttuğum için geri döneceğim, sana devrim için söylenmiş en güzel şarkıları söylemek için bekleyeceğim. şaşırıp, yine acımasız ve çocuk olacaksın. lee donghyuck & mark lee, 220819. taeilyn.♡࿐