Sol paragraflar Peter Parker'ın...
Sağ paragraflar Wanda Maximoff'un ağzından
Her ay gidiyordum oraya. Ancak son üç aydır, ne kadar sık gittiğimi anlayamıyordum, saymayı bıraktım. Değişen bir şey yoktu. Aynı mezar taşı, aynı toprak, aynı yazı, aynı yapraklar, aynı ağaçlar. Gökyüzü de değişmiyordu. Bulutlar gelip gidiyordu yalnızca. Belki kuşlar da değişiyordu. Kuşlar aynı mezarlıklarda kalmaz. Birinden ötekine giderler. Onlar sadece gelenleri izlerler, yeni insanların gelmeyeceğini anladıklarında giderler bir daha dönmemek üzere. Göç değildir bunun adı. Daha çok, bizlerin onları gözetlemesi gibi onlar da bizi gözetlerler.
Bu kuşlar çoğunlukla karga olur. Nereden mi biliyorum? Her gittiğimde karga sesi duydum. Ellerim paltomun ceplerinin içinde, etrafımdaki toprağın altına atılmış bedenler gibi hareketsiz dururken karga sesleri hep kulağımın arkasındaydı. Bana bir şey mi demeye çalışıyorlardı? Baş sağlığı dileklerini mi iletiyorlardı. Onlara, amcamın nasıl öldüğünü anlatabilmek isterdim. Kuşlar beni anlayabilecek raddede olsa ve onlarla konuşabilsem diye düşünüyordum o an.
Yine o ziyaretlerden birindeydim. Ellerim yine ölü gibi paltomun cebinde uyumaktaydı. Dişlerimin arasından sızan nefesim, çizgi filmlerdeki bedenlerden çıkan ruhlar gibi kaçıyordu dudaklarımın arasından. Beyaz rengiyle birkaç saniye bana göz kırptıktan sonra görünmez olarak etrafa dağılıyordu. Bence o buharlar soluduğum nefeslerdi. Kim bilir, belki de ruhumdan kopan parçalardı.
Ne zaman o mezar taşının başına gelsem, dudaklarımın arasından kaçan buharların yoğunluğu artıyordu. Enteresan bir tesadüf olarak nitelendiriyordum. Böyle saçma şeylerle uğraşıyordum orada dikilirken. Başka yapacak hiçbir şeyim yoktu çünkü. Her ziyaretimde çiçek getirirsem, mezarlık olması gerekenden daha eğlenceli ve renkli bir hal alacaktı. Bunu istemezdim.
Bazen onunla konuşuyordum. Amcamla. Ona yaptıklarımı anlatıyordum. Kimleri kurtardığımı; kimleri kurtaramadığımı. Onun vereceği cevapları yalnızca tahmin etmekle yetinebilirdim. Ki bu zor bir şey değildi. İnsanları kurtarmaya devam ettiğim sürece benle gurur duyacağına, gücümün omuzlarıma koyduğu sorumluluğu taşıyabildiğim sürece benimle gurur duyacağına eminim. Yalnızca tek bir şeyden emin olamıyordum.
Benim ihmalkârlığım yüzünden öldüğü için bana kızgın mıydı?
Yıllardır kafamı kurcalayan en büyük soru buydu. Sorulardan ördüğüm ağın ortasında o soru vardı.
Bir gün günahlarım yüzünden asılacak olursam, boynuma geçirilecek ilmiğin düğümü bu soru olacaktı. Arabaları ve binaları kaldırabilen bir çocuk olarak o düğüme asla dokunamayacak ve ağ atıp etrafta uçabilen biri olarak altımdaki sandalye kaydığı zaman hiçbir şey yapmayacaktım. Çünkü o soru düğümü boynumu sıktıkça ve nefes almama müsaade etmedikçe, kıtaları birbirine yapıştırabilecek gücüm olsa bile hiçbir şey değişmezdi.
Aylardır gelmekteydim onun yanına. Kardeşimin yanına. Clint'in ölmemesi için kendini kahramanca feda eden kardeşim... Bir başka çocuğun kardeşi ölmesin diye feda etti kendini. Çocukluğumuzda fazla haylazdı. Çevremizin yoksunluğu, bize insanların gurur duyabileceği işler başarmamız için hiçbir fırsat tanımadı. Hayatta kalmak ile uğraştığımızdan, kim bizden tiksiniyor kim bizle gurur duyuyor bunun hesaplarını yapamıyorduk. Artık yapabiliyoruz, yapabiliyorum. Her zaman gurur duyacağım onunla. İçimdeki küçük, bencil kız çocuğu; ikizi kendisini başka bir çocuk uğruna feda ettiği için kızgındı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zayiat Ziyaretler -- SpiderWitch | Marvel [One-Shot]
FanfictionPeter Parker, Ben amcasını; Wanda Maximoff, kardeşi Pietro'yu sık sık ziyarete gelmektedir. Hayatlarındaki zayiatları bir kenara bırakabilmek için yaptıkları bu ziyaretlerin birinde karşılaşırlar.