Minik minik miyavlama sesleri ve yüzümü yalıyan minik bir dille gözlerimi açtım, mükemmel kedim beni yine uyandırmıştı bu sabah erkenden iki kişilik yatağımın yanında yatan dogo köpeğime baktım köpeğimde kedimde bembeyazlardı o kadar kötülüğün arasından onları yavruyken sahiplenmiştim ve birlikte büyümüşlerdi.
Hafif esniyerek kedimi kucağıma çekerek biraz daha uyumak istedim ama uyanmıştım bir kere işte daha imkansızdı. Bu gün hafta sonuydu mükemmel kedim beni uyandırmasa mis gibi uyuycaktım öfleyerek alt kata indim ve bir şeyler yemeye üşendiğimden kendime bir yeşil çay koymuştum, yalnız yaşıyordum inönü tıp okuyordum.
Hayatım diye bir kelime yoktu benim için dünya ve insanlar bu kadar garip ve acımasızken kendime ayit gördüğüm hiçbir kelime yoktu.
Sonuçta erkende kendi ayakları üzerinde durmak zorunda kalan bir insana çevredikilerin anlamsız boş telaşı, çabası saçma ve gereksiz gelirdi.
Kendi başına öğrendikten sonra kimseye emek vermek istemezdi, fedakarlık yapmak istemezdi, acısında yalnız kaldığında kalkıp birinin acısına ortak olmak ister istiyebilirsi ama çünkü bilirdi o acıyı belkide kendini soyutlardı işte insanlardan bilemiyorum.
Hayat çok farklıydı gözümde insanlarda çok farklıydı ne istediğini bilmiyen insanlar,
Hiç kimse için bir değere sahip olamamak insanın canını çok acıtıyor ve bir hayli yoruyordu,
Ve en çokta can yakan kısım kendinden ailenden çok değer verdiğin insanın bir hiç çıkuyor oluşunu izlemekti
Sevdiğin insanın seni parçalayıp ellerinde kaybolup gidişine bakakalıyordun. Verdiğin çabaların, kostuğun dikenli yolların hatrı kalmamıştı onun için ağladığın geceler sırt çevirmişti sana, işte nasılda anlamsızlaşmaya başlıyordu her şey bir anda öylece kalakalıyordun bir elinde hala onu seven kırrık kalbin bir elinde ise verdiğin çabalarla öylece dikiliyordun ne yapacağını bilmiyerek,
İşte bir insanın yıkılışı neden bu kadar çok diğer insanlara bağlıydı, ne kadar kabüllenmesekte.