1.Bölüm - Öyle Bir Geçer Zaman Ki

6.9K 287 219
                                    

Emcüks Emcüks!!! Buraya bir şey yazılıyor mu bilmiyorum yazmak istedim. Hepinizi çok seviyorum. Keyifli okumalar :)

BU HİKAYEDEKİ KİŞİ VE KURUMLAR TAMAMEN RENGEYİĞİ HAYAL ÜRÜNÜDÜR!

LÜTFEN CİDDİYE ALMAYINIZ!!!


                       ⚒🤝🦋


CESARETİN VAR MI AŞKA?

Ağustos sıcağı... Çok bunaldım. Bütün yaz Ege'nin nerdeyse tüm kıyılarında, artık çoğunun ismini bile hatırlamadığım arkadaşlarımla, oradan oraya tatil yapıp durdum. Kalabalığı seviyorum. Etrafımda ne kadar ses olursa kendi sesimi o kadar az duyuyorum. Herkes bir şeyler anlattı, bazen dinledim bazen dinlemiş gibi yaptım. Arada yüksek kahkahalarım oldu.

Aslında her gün aynı rutin... Kalabalık bol kahkahalı kahvaltılar, tekne turları, güneşin altında kavrulana kadar suyun altından çıkmamak, sürekli yeni insanlarla tanışmak, en saçma konularda bile saatlerce sohbet etmek, kalabalık akşam yemekleri, rakı sofraları, gecelik eğlencelikler, bitmeyen danslar...

Kendimi ve bedenimi öylesine yoruyordum ki gece yastığa kafamı koyduğumda düşünmeye asla zamanım olmuyordu. Asla durmuyordum son 8 senedir asla durmuyordum. Ona bir söz vermiştim. Çok mutlu olacaktım. Sadece kendimi düşünüp çok mutlu yaşayacaktım.

Aslında ondan önce de hiç durmazdım. Sürekli çalışır oradan oraya koştururdum asla da yorulmazdım. Alışıktım. Böyle yaşamak benim yaşam formülümdü. O benim ilk yaram değildi, beni değiştiren o değildi. Ama son yaramın o olacağını, o zamanlar, hiç düşünmemiştim. İnsan aşkı hafife alıyor tıpkı hayatı hafife aldığı gibi. Canım çok yansa da geçer demiştim.

Biter, gider... Çünkü daha önce öyle olmuştu. Ben bütün yaralarımı sarmıştım. Yoluma devam etmiştim. Kalbimi parçalayan ne varsa bir şekilde hasıraltı edip eskisinden daha güçlü bir şekilde yaşama tutunmuştum. O geçmedi, bitmedi. Onun yarası hiç kapanmadı. Daha önce hiç böyle olmamıştı. Bilemezdim kalbimin bu kadar yanacağını, aldığım her nefesin genzimi yakacağını rüzgarda bile gözlerimin dolacağını bilemezdim. Kangren olmuş yarayı kesip atmak kolay geldi ama aşk öyle kesip atmakla yok olmuyormuş.

8 senede kabul etmiştim artık, ben onu unutamamıştım. Unutamıyordum. Pişmandım ama artık her şey için çok geçti. Bu yüzden daha çok çalışıp daha çok yorulmaya karar vermiştim. Kalbimin sesini susturmanın başka yolunu bulamamıştım.

Sanki dursam, aklımdaki o düşünceler beni boğacaktı. Boğazıma sarılacaktı geçmişin kapanmayan izleri. Her balık yediğimde, her gökyüzüne baktığımda, saçımı her düzleştirdiğimde. Cihangirden her geçişimde...

Çok yorulmuştum gözümün değdiği her şeyin bana onu hatırlatmasından, kulağımda sesinin hep yankılanmasından, kötü bir şey yaptığımda sanki beni azarlarmışçasına Aslı diye bağıran sesinin vücudumu ürpertmesinden, gözümü her kapadığımda burnumdan öptüğünü hissetmekten çok yorulmuştum.

Bir dolabım vardı adı Arcie. Onun parfümüyle dolu bir dolap. Kullansa belki 50 sene yetecek kadar parfüm almıştım. 6 yıl önce çektiğim güneş kremi reklamından aldığım tüm avansı bu parfümlere yatırmıştım. Kaçmak isterken bunu neden yapmıştım bilmiyorum ama koklamaya cesaret edemesem bile o dolapta onun kokusunun olması ruhumu rahatlatıyordu. Bu kocaman evde kendimi yalnız hissetmemi engelliyordu sanki.

3 gün sonra çektiğim TV dizisinin yeni sezon çekimleri başlayacaktı. Kendimi bu düşünceler içinde bulmuşken yine, nefes almaya ihtiyacım olduğunu hissettim. Gücüm kırılmıştı, sanki bedenim dur sinyali veriyordu. Aslında nedenini çok iyi biliyordum...

CESARETİN VAR MI AŞKA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin