3.Albert Einsten (Fizikçi)

26 2 0
                                    


Albert Einstein 14 Mart 1879 tarihinde Almanya'nın Ulun kentinde doğdu. Alman Yahudisi bir ailenin çocuğuydu. Einstein konuşmaya 3 yaşında başlar. On yaşma gelene kadar da konuşmaktaki güçlülüğünü yenemez. İlk ve orta öğrenimini ise Münih'te tamamlar. Ancak bu eğitim-öğretim serüveni Einstein'ı biraz sıkar. Okula ve öğretmenlerine alışamaz. Zaten öğretmenler de garip garip sorular soran bu çocuğu pek sevmezler. Babasının işleri kötüye gitmeye başladıktan bir süre sonra aile 1894'de Kuzey İtalya'ya göç eder. Einstein da Münih'teki okulu bırakarak ailesinin yanma gider. Almanya vatandaşlığından da çıkmıştır artık. Einstein daha sonra İsviçre Federal Politeknik Okulu'na girmeye karar verir. Fakat giriş sınavını geçemez. İsviçre liselerinin birinde bir yıl eğitim gördükten sonra sınavı kazanarak enstitüye girmeyi başarır. Çok sevdiği ve mutlu olduğu bu ülkenin vatandaşlığına geçer ve yaşamı boyunca İsviçre vatandaşı olarak kalır.

Einstein yeni okulunda da eskisi gibidir; derslere fazla devam etmiyor, canı ne isterse onu okuyor, kafasına göre deneyler tasarlıyor, kendi dünyasında istediği gibi yaşıyordu. Enstitüde Einstein, H. Minkowsky ve A. Hurtwitz gibi çok değerli hocalardan ders alır. Ancak hocaları bu başına buyruk öğrenciden yaka silkerler. Hatta matematik öğretmeni H. Minkowsky Einstein'a "Tembel köpek" adını takar.

Einstein'm enstitüde en iyi arkadaşı Marcel Grossman'dı. Grossman daha sonra bu okulda profesörlüğe kadar yükselecekti. Einstein Grossman'dan aldığı iyi tutulmuş ders notlan sayesinde.

1900 yılında matematik öğretmenliği diplomasıyla okuldan mezun oldu. Mezuniyetinden sonra iş bulmakta zorlandı. Özel fizik ve matematik dersleri verdi. 1902'de babası Einstein'a Bern Patent Dairesi'nde 3. sınıf bir iş buldu. 1903'te ise Einstein, Mileva Maric adlı Sırbistanlı bir fizik öğrencisiyle evlendi. Einstein'm bu evliliğinden iki oğlu oldu. Patent ofisindeki iş Einstein için çok uygundu. Gönderilen buluşları inceliyor, merak ettiği konuları araştırıyor ve diğer zamanlarında fizikteki eksiklerini tamamlıyordu. Burada Annalen der Physik'e göndereceği fizik makalelerini yazmaya başladı.

1905'e kadar istatistiksel hareket ve ısı dinamiği konularında dört araştırma makalesi sundu. 1905'te ise üç yeni makale ile artık fiziğin sahnesine inmemek üzere çıkıyordu. İlk çalışması fotoelektrik olayını açıklıyordu. Einstein bu makalesinde bir metal yüzeyine gelen ışık demetinin bu yüzeyden elektron koparacağını değiniyor; ayrıca makalesinde ışığın ilerde foton adı verilecek olan parçacık niteliğini gösteriyordu. İkinci makalede Brown Hareketi olarak bilinen çiçek tozu gibi çok küçük parçacıkların sıvı içinde bulunan moleküller tarafından bir titreşme hareketine tabi tutulmasını açıklıyordu. Bu makale maddenin atomik yapısı hakkındaki son kuşkulan da ortadan kaldırmış ve atomun boyutlarını hesaplamada yeni yollar açmıştır.

Einstein, "Devinen Cisimlerin Dinamiği Üzerine" adlı makalesinde Özel Görelilik Kuramı yer almaktadır. Bu da fizik ve felsefenin kökten değişmesine neden olmuştur. Einstein uzaydaki olayları derin ama çocuksu bir yaklaşımla farklı bir şekilde anlamamızı sağladı. Açıklamaları Newton'unkinden daha doğru ve daha deneyseldi. Minkowsky, Einstein bu çalışmasını görünce eski öğrencisini hatırlayarak şöyle dedi: "Böylesine parlak bir çalışmayı bu delikanlıdan asla beklemezdim."

Einstein yedi yıl patent bürosunda çalıştıktan sonra Prag ve Zürich'te akademik görevlerde bulundu. 1. Dünya Savaşı öncesi Almanya'dan nefret etmesine karşın Berlin Üniversitesi'ndeki profesörlüğü kabul etti. 1. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ile ortalık karıştı. Einstein ve Alman kökenli bilim adamlarının başı politik olaylarla çok ağrıdı. Einstein bütün bu çirkin olaylardan sıyrılıp düşen bir asansörü düşünmeye başladı. Aslında genel görelilik üzerinde düşünmeye 1905 yılında başlamıştı. Fakat genel göreliliğin özel göreliliğe kıyasla matematiksel açıdan çok daha zor olmasından dolayı bir hayli zamanını aldı. Sorun sadece bu değildi, bütün hareketleri açıklayabilecek genel bir teoriyi mümkün olduğu ölçüde hatasız geliştirebilmek Einstein için bile hiç de kolay olmadı.

Einstein 1916 yılında genel görelilik kuramını yayınladı. Einstein'in genel görelilik kuramını bilip, fiziğin o günkü yapısıyla böyle bir düşünceye ulaşabilmesi bugün hala kafalardaki soru işaretlerinde biridir. Einstein'ın söyledikleri de zaten hemen kabul görmemiştir. Hatta çoğu kişi gülüp geçmiştir. Elinizde deneysel bir iki sonucun haricinde bir şey olmadan fiziğin bütün prensip ve yasaklarını çiğnemek her düşünen adamın harcı değildi. Einstein ise kendisinin ifadesiyle "keçi inadıyla" kuramının doğru olduğunu söylüyor ve bazı deneyler öneriyordu.

Yapılan deneylerin sonuçları Einstein'ı destekliyordu. Bir yıldız ışığının güneş yakınlarından kırılması ile ilgili deney, 1919'da ünlü gökbilimci Sir Arthur Addington tarafından doğrulanınca, Einstein'a sorarlar "Eğer herhangi bir kayma gözlemlenmeseydi o zaman ne diyecektiniz?" Einstein meşhur keçi inadıyla şöyle der: "O zaman Sayın Lord hesabına üzülecektim, çünkü kuram kesinlikle doğrudur." Kuramın doğrulanması ile Einstein'ın ünü bütün dünyayı sarmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinden davetler alıyor, gazeteciler onunla röportaj için yarışıyorlardı. Ama o zamanlarda göreliliğin matematiğini tam olarak anlayanların sayısı çok azdı. Bu kuramı üç kişinin tam olarak anladığı söylentisinin doğruluğu Eddington'a sorulunca, O da espriyle "Üçüncü kişinin kim oldu ğunu çok merak ediyorum"şeklinde cevap verir.

Einstein 1916'da karısından boşanarak dul kuzeni Elsa ile evlendi. Boşanırken de beklenen Nobel ödülü mükâfatını karısına na faka olarak vermeyi kabul etti. 1922 yılında Einstein, fotoelektrik konusu üzerine yaptığı çalışmalarından dolayı Nobel Fizik Ödülü verildi. Çok ilginçtir ki, özel ve genel rölativiteden dolayı değil de fotoelektrik olayını açıklamasından ötürü ödül alır. Bunun sebebi ise bilim çevrelerinin fiziği altüst eden bu kuramları henüz tam kabullenememiş olmalarından kaynaklanmaktadırlar. Einstein üne kavuştuktan sonra çok da mutlu günler görmedi. Başı Alman Yahudisi olmasından dolayı daha çok ağrıyacaktı. Almanlar tarafından hem kendisi hem de fiziği dışlandı. 1933'te Einstein Amerika'dayken Almanya'da Hitler yönetimi ele geçirdi. Bunun üzerine Einstein Princeton'da yeni kurulmuş olan İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde kendisine önerilen profesörlüğü kabul etti ve Almanya'ya bir daha hiç gitmedi.

Einstein hayatının son yıllarını "Birleşik Alan Kuramı" için harcadı. Einstein bunda başarılı olamadı; ama doğadaki böyle bir uyum düzeninden de kuşkusu yoktu. Einstein hayatı boyunca savaşlara hep karşı çıktı. Savaş karşıtı bildirilere hiç çekinmeden imza attı. Japonya'ya atılan atom bombalarından Einstein büyük üzüntü duymuştu. Fikir bazında da olsa bu bombaların yapılmasındaki katkılarından dolayı savaş sonunda Japon fizikçisi Hideki Yukawa'dan gözlerinden yaşlar aka aka özür dilemiştir. Çağımızın en büyük fizikçisi 18 Nisan 1955'te, 76 yaşında Princeton'da hayata gözlerini yumdu. Fiziğe getirdiği yeniliklerle bilimin gözlerini açmasında Einstein hiç kuşkusuz çok önemli bir role sahiptir.

Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçları beklemektir.

Başarı ÖyküleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin