"SENİN NEYİN VAR, TOPARLAN VE DÖVÜŞ." Hemen yanımda avazı çıktığı kadar bağıran adama yüzümü buruşturarak baktıktan sonra gözlerimi yeniden ringe çevirdim. Sahada kıran kırana dövüşen iki taraf arasında gezdirdim gözlerimi. Erkek olan uzun boylu, ince ama yapılı biriydi, saçlarının bir kısmını maviye boyamıştı. Karşısındaki ise türüne az rastlanır bir kızdı. Çelimsiz gibi görünen güçlü yumrukları ve ördüğü, beline kadar gelen saçları vardı.
Onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği ise yüzündeki kırmızı maskesiydi. Ona dair bilinen tek şey lakabı olan uğur böceği ve çelik gibi sağlam yumruklarıydı. Yasa dışı dövüşte oldukça hatırı sayılır bir üne sahipti.
Bu akşamki maçta ise dikkati durmadan dağılıyordu. Daha ilk dakikalarda yüzüne sağlam bir yumruk yemişti bile. Heyecandan ellerim titreyerek onu izliyordum, yoksa dikkatsizliği onu yenilgiye mi uğratacaktı?
Ben bunları düşünürken o, beni şaşırtmayı başararak yüzüne inen yumrukla toparlandı ve karşı atağa geçti. İşte şimdi yumruklarını konuşturuyordu, ardı arkası kesilmeyen hamleleriyle rakibini sersemletmeyi başarmıştı. Çok geçmeden onu yere serdi ve hakemin üçten geriye saymasıyla zaferini kutladı.
İplerin arasından sıyrılıp kalabalığa karıştığında sıkışık insan kümesinin arasından geçip onu yakalamayı umuyordum ancak o kadar çok insan vardı ki, bu bir türlü mümkün olmadı. Odadan çıkmam bile en az yarım saatimi aldı ve tabi ki soyunma odasını her zamanki gibi boş buldum. Binadan ayrılıp huysuzca siyah motoruma bindim. Kaskımı başıma geçirmek üzereyken binanın arka cephesinden caddeye çıkan bir siluet ilgimi çekti. Üzerinde kırmızı bir sweatshirt vardı. Siyah saçlarını özgür bırakmıştı. Başına geçirdiği şapkasıyla yüzünü gizlemişti. En dikka çekici detaysa, geldiği yönün çıkmaz sokak olmasıydı, yani binanın herhangi bir camından çıkmaktan başka bir çaresi yoktu. Soyunma odaları ise tam olarak geldiği yola bakıyordu. İçimi saran heyecan ve umutla kaskımı yerine geri bırakıp hızla peşine takıldım. Yanına gidecek kadar cesaretim henüz yoktu ve onu hiç maskesiz görmemiştim, yani o muydu değil miydi bilemezdim.
Uzaktan sessizce onu takip ettim, ta ki bir apartmanın girişine kadar. O içeri girer girmez sokak tabelasını beynime kazıdım. Eve dönüp kısa bir duştan sonra kendimi yatağa attım. Kendi türüne göre oldukça çelimsiz ve minyon olan siyah kedim anında yatağa atladı. Gülerek kulaklarının arkasını kaşıdım ve kucağıma çektim. Derhal uykuya daldığında onun tatlı mırıltıları arasında gözlerimi tavana diktim.
Uğur böceğinin özgün stili, güçlü yumrukları ve her hamlesinde salınan saçları bir bir gözümün önünden geçtiğinde iç çektim. Elim kedimin minik başında ve bedeninde gezinirken aklımda yalnızca o vardı.
O kafes dövüşü yapıyordu, benimse hayatım bir kafesten ibaretti. Özgürce hareket eden bedeni geçti aklımın bir köşesinden... İç çektim yine, onun yerinde olmak için neler vermezdim ki... Göğsümde yatan kedimin küçük bedenini kibarca kaldırıp yatağına yatırdım ve ışığı kapatıp yatağa uzandım. Uzun zaman sonra ilk defa, yarın okula gidecektim.
Saat tam 7.00'de olması gereken saatte, olması gerektiği gibi alarmımın sesiyle uyanıp giyindim. Kedimi besleyip gönülsüzce kahvaltı ettim, sabahları kahvaltı etmekle ilgili ciddi sorunlarım vardı, evden çıkarak korumam eşliğinde arabaya bindim. Okulun kapısına dek bırakılıp nihayet özgür kalınca derin bir nefes çektim ve okula yürüdüm. Binanın içinde bir oraya bir buraya yürüyüp, derse kadar yapacak bir şey bulamayınca bahçeye çıktım.
Gözlerimi kamaştıran güneşle aheste aheste taşlık yolda yürüdüm. Derse kadar çıkıp hava alacaktım, babamın bundan haberi olamazdı. Güneşe alerjim vardı ve güneş gözlüğümü arabada unuttuğum için elimi gözlerime siper ederek idare ediyordum. Bu da bir nevi önüme bakmadan yürümekti ve çok geçmeden önüme çıkan ilk nesneye, düzeltiyorum, ilk kişiye çarptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Punch || Miraculous AU
FanficMarinette uğur böceği lakabı ve yumruklarıyla hayatını kazanan bir boksör ve Adrien onu bir numaralı hayranı. - This work spreads the message of "Figt like a girl"...