Bu güzel uykumdan alarmın sesiyle uyanmıştım ne yazık ki. Saat 7.00'ydi. Bugün haftanın ilk günüydü ve benim hiç kalkıp işe gidesim yoktu. Biraz yatakta oyalandıktan sonra zar zor lavaboyu bulabildim. Aynada biraz kendime baktım. Kahverengi saçlarım biraz fazla dağılmıştı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçlarıma da biraz çekidüzen verdim. Daha sonra mutfağa geçip buzdolabında yiyecek ne var ne yok baktım ama maalesef hiçbir şey kalmamıştı. "Akşam alışverişe çıkmalıyım" diye düşündüm ve evden çıktım. Gökyüzü mavisi Porsche'me binip hızla yola çıktım.
Bugün şansıma canım İstanbul'da trafik vardı. Karşıya iki saatte ancak geçebilmiştim.
Şirkete geldiğimde Selin'in odasına doğru merdivenlerden çıktım. Selin, benim hem çocukluğumdan beri en yakın arkadaşım, hem de aynı işte çalışıyorduk. Ben yokken o benim işlerime de bakıyordu. Yani bir nevi 2. Patron sayılırdı.
Selin'in kapısını çalmadan direkt odaya daldım. Bilgisayarda çalışmalar yapıyordu. Benim geldiğimi görünce hemen ayağa kalktı:
- Rüzgâr, hoş geldin. Sana bir haberim var, dedi buruk bir ifadeyle.
- Ne oldu Selin? Meraklandırma beni de konuş hemen!
Selin biraz kafasını kaşıdı. Söyleyip söylememekle kararsız kalmıştı sanırım. Acaba onu bu kadar kararsız bırakan haber neydi?
- Şeyy, baban az önce bir kızla geldi. Vee, o kız burada işe başladı. Hem de senin genel asistanın olarak... ben ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten Rüzgâr.
O an Selin'in söylediğine gerçekten çok şaşırdım. Babam benden habersiz bir kızı işe almış ve onu benim asistanım mı yapmıştı? Bu gerçekten akıl alır bir durum değildi. Önceden bir haber verseydi daha iyi olmaz mıydı yani? Neyse gidip şu gizemle kızla tanışmam gerek şimdi.
Hemen sevgili asistanımın odasına doğru yürüdüm. 💫