Kulağama gelen sesler ile gözleri araladım.Etrafta Gryffindor öğrencilerini görünce sıkınca bir nefes alıp koltuktan kalktım.Sabaha kadar burada uyumuş olmalıydım.Yatakhaneye çıkıp hızla üzerimi değiştirdim ve geri aşağıya indim.Bell koltuğa oturmuş boş boş etrafına bakıyordu.Şirince gülümseyip ona arkadan sarıldım.
Bir an me olduğunu anlamasada benim olduğumu fark edince bir iey demeden öylece durdu.Ellerimi çekip koltuğa oturdum ve bağdaş kurdum.
-Eee Pansy ile nasıl gidiyor?Nasıl sevgili oldunuz,onu ne zamandır seviyorsun ve bundan benim niye geç haberim oldu? En detaylı şekilde istiyorum ona göre.
Bana ciddi misin der gibi bakınca hızla kafamı saladım.Tek ve en yakın arkadaşımın sevgilisi oluyordu hemde bu ikizimin yalakası Pansy idi ve benim bundan haberim olmuyordu.Ne kadar çok güveniliyorum..
-Üçüncü senemizden beri seviyorum yani bir yıldır.İki ay oldu sevgili olalı, sana söylememenin nedenini söylemiştim ama sevdiğimi söylemememin nedeni bunu istemeyeceğin.Yani kim en yakın arkadaşının görünüşte abisinin sürtüğü olan biri ile birlikte olsun ister ki?
-Benim abim yok! Bunu daha ne kadar söyleyeceğim.Alt tarafı benden beş dakika önce doğmuş.
-Cidden bunların içinde buna mı takıldın?
-Bu önemli bir detay.
Bell göz devirip ayağa kalktı.Etrafa kısa bir göz attıkdan sonra konuşmaya başladı.
-Ben Pansy'in yanına gidiyorum.Kahvaltı yapmayacağım..Sorun olur mu?
-Hayır, güle güle selam söyle ona.
Bell şaşırmıştı, bende şaşırmıştım doğrusu ya neyse.Kafamı çevirdiğimde hararetle konuşan bir üçlü görmemiştim beklemiyordum.Kim bilir ne olmuştu gene.Olaysız bir günleri bile yoktu ki bunların.Gözlerimiz Harry ile kesişince hemen kafamı çevirip kitaplarımı toparladım ve büyük salaona doğru adımladım.Draco ile karşılaşmak istemiyordum..Her zaman yanımda olan bana destek çıkan kardeşimle düşman olma düşüncesi içimi kemiriyordu.Bazen kendimi Harry'in vaftiz babası gibi hissediyordum. O bir Black olarak gelmişti Gryffindor'a ben ise bir Malfoy olarak.İki en büyük safkan ailenin çocuklarıydık.
Ama aramızda büyük bir fark vardı.O Gryffindor tarafından hor görülmüyordu, hepsi onu kabullenmişlerdi ve onu seviyorlardı.Ben ise herkes tarafından ön yargı ile karşılanan biriydim.Bunu kırmaya ilk senemde çalışmıştım ama sonu rezillik ile bitmişti.Bell olmasa ne yapacaktım bilmiyordum ya.
Düşüncelerim ile savaşırkene Büyük Salon'a vardığımı fark ettim.Etrafa kısa bir göz gezdirdikden sonra Luna ve aynı bir Weasley'e benzeyen kızı Gryffindor masasına oturmuş konuşurken gördüm.Luna tatlı bir kızdı ve diğerleri gibi değildi bunu ilk andan anlayabiliyordum ya.Yanlarına varınca sessizce Kızıl saçlı kızın yanına oturdum.
-Günaydın Luna, yanınıza oturmam bir sorun arz etmez değil mi?
-Günaydın ve tabii ki hayır.Bak seni Weasley görünümlü arkadaşım ile tanıştırayım.Bu Aloise Bones.
Bones kızını hafifçe süzdüm.Bones soyadını daha önce hiç duymamıştım.Belki de Muggle Doğumluydu? Bunun bir önemi yoktu ya neyse.İnsan insandır, ha muggle doğumlu ha melez bence hepsi aynı hakkı hak ediyor.Asla Ölüm Yiyen olmayacağım.
-Hey Amanda fena daldın.
-Pardon, memnun oldum ben-
-Biliyorum, Amanda Malfoy, Gryffindor'a giden Malfoy kızı.Bunu bilmeyen yok sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GRYFFİNDOR PRENSESİ
FanfictionGryffindor'a giden bir Malfoy mu? Asırlardır Slytherin olan Malfoyların geleneği bozulursa.Ya Malfoy kızı Gryffindor'a giderse? Her şey çok farklı olurdu değil mi? Malfoy kızı Potter oğluna ilk gördüğü andan itibaren aşık olursa? Diggory ile Potter'...