6 Mayıs 2004.
Yine böyle fırtınalı bir günde Jongin ve Sehun okuldan sonra tiyatro salonundayken Jongin bahar sonu gösterisi için Hamlet'in repliklerine çalışıyordu. Sehun ise diğer tarafta bacak bacak üstüne atmış ve bir eleştirmen gibi senaryoyu elinde tutarken "Sen bir yıldızsın." diye bağırıyordu. "Böyle bağırmak yerine hayalet babamın repliklerini söylesen olmaz mı?"
"Hayır benim de kendi şiirime çalışmam lazım."
"Çalış o zaman."
"Ama istemiyorum." diyerek ayağa kalktı turuncu saçlı çocuk. "Sen mükemmel rol yeteneğinle bir şey yaparken daha önce hiç şiir okumamış ben Pablo Nerudo'dan saçma bir şeyler okuyacağım."
Jongin kaşlarını çatıp kendi kendine söylenen çocuğu izledi. "İnanamıyorum. Bu doğru mu? Oh Sehun korkuyor mu yoksa?"
Sehun yakalandığından dolayı kızardı ve durup Jongin'e döndü. "En iyisi şiirime çalışayım." "Hayır bana neyden utandığını söyle."
"Hayır."
Jongin tek kaşını kaldırdı. "Bulamayacağımı mı zannediyorsun?" Sehun bir oturmak istediği sandalyeye bir de Jongin'e baktı. On yaşındaki bir çocuğun telaşı vardı suratında. "Hani Baekhyun var ya."
"Üst dönemimizdeki sarışın çocuk."
Sehun hızlıca kafasını salladı. Sonra Jongin'in yanına gelip kulağına fısıldadı. "Ondan hoşlanıyorum ve bu gösteriyi izlemeye o da gelecek."
"NE!" Çığlığı boş tiyatroda yankılanırken Sehun elini ağzına götürüp onu susturdu. Jongin dudağına kapanan eli çekti ve kısık bir sesle "Daha geçen hafta Tiffany'e aşıktın." dedi.
"Anlamıyorsun bu farklı."
"Geçen ay Taeyeon için de aynısını söyledin. Taeyeon Baekhyun'un kız kardeşi."
Sehun deneyimli bir gençmiş gibi elini Jongin'in omzuna koydu. "Jongin, her aşk öbüründen farklıdır."
Jongin göz devirdi ve arkasını dönüp repliklerine çalışmaya devam etti. "Kendi içindeki dikenler kanatsız vicdan-..." Sözünü kesen yanına koşarak gelen Sehun'du. "Beni seviyorsun değil mi Jongin?"
"Evet."
"Ne yaparsan yap beni seveceksin değil mi?"
"Şey... Sanırım. Ne istiyorsun?"
"Jongin, ben de seni seviyorum." diyerek kocaman sarıldı esmer olana. "Ben aptalım ve hep yanımda kal. Olur mu?" Jongin gözünü kapatıp iç geçirdi. "Ne istiyorsun Sehun?"
"Bu akşam Baekhyun'un ailesi şehre gittiği için Baekhyun kostümlü parti veriyor."
"Baekhyun daha on üç yaşında. Nasıl parti verebilir ki?"
Sehun inanamayarak Jongin'e baktı. "Birincisi, zenginler. İkincisi, Baekhyun çok popüler. Üçüncüsü, on üç yaşında olması onun artı on üç filmleri izleyebileceği anlamına geliyor. Otomatik Portakal'ı bile okumasına izin verirler."
Jongin anlamayarak Sehun'a baktı. "Sehun sen de zenginsin ama parti yapmıyorsun. Sen de popülersin. Artı on üç filmlerin hepsini izledik. Otomatik Portakal'ı okuduk. Bunların bir anlamı yok. Aynı zamanda kostümlü parti için kostümümüz yok."
Arkadaşının kulağına eğildi. "Ama on üç yaşında değiliz Jongin. Yaptığımız şeyler bazı yerlerde illegal. Biz suçluyuz." Kıkırdadı. "Neyse geceki partiye gelir misin? Kostüm işi bende."