every night I almost call you just to say it always will be you

189 18 39
                                    

Son defa elimi tuttuğun günü hatırlar mısın hiç, sevgilim? Son defa başını omzuma yaslayışını, uçakta ne kadar yorgundun o gün, başın hemencecik omzuma düşmüştü. 

Yol boyunca elimi tutmuştun, sevgilim, hatırlar mısın? Ellerim, ellerinin arasında minicik kalıyorlar, sıcacık avuçlarınla sarıp sarmalamıştın beni. Yolculuk boyunca bırakmamıştım elini, çünkü bir de başın omzuma düşmüştü ve kahverengi saçların yasemin kokuyordu. 

Baş parmağımla avcunu seviyordum yolculuk boyunca, yanımda huzurda hissediyorsun çünkü sen, biliyorum, elimi tuttuğunda hep daha deliksiz uyuyorsun. Çok uzun değildi yolumuz, bir şehirden diğerine, Sehun benimle dalga geçmişti bizi uçak koltuğunda kukumav kuşları gibi yakaladığında. Sen uyuyordun, omzumdaydı başın ve kahverengi saçların yasemin kokuyordu, ruhun duymamıştı Sehun'un laflarını, çünkü elimi tuttuğunda mışıl mışıl uyursun sen, sevgilim.

Sevgilim, sen o gün hava alanında ağlamıştın.

Bana göstermek istememiştin, ben hatırlıyorum ama. Elinde kahverengi bavulun, birkaç adım ötemde duruyordun, gözlerin üzerimdeydi. Gözlerinin üzerimde olduğunu çok iyi hatırlıyorum, çünkü senin bana baktığını hissedebiliyorum ben, sevgilim, buna bir çeşit altıncı his de diyebiliriz elbet. Sana bunu bir defasında demiştim aslında, gülmüştün. Burnumdan öpmüştün beni, hava alanında öptüğün gibi yani, burnumun ucuna minicik bir buse.

Sessizce düştü ilk gözyaşların, ama bilirim, sevgilim, dayanamazsın sen bana. Anladığımı gördün, biliyorum, sana doğru adımımı attığım anda yana eğdin başını hemencecik, ancak peşini bırakmayacağımı da biliyor olmalıydın, sevgilim.

Saçlarımı ilk sarıya boyattığımda çok beğenmiştin, ben unutmam böyle şeyleri, sevgilim. Uzun parmaklarını daldırıp duruyordun saç tutamlarıma, defalarca azar işitmiştik stilistlerden, yaramaz çocuklar gibi sırıtıyordun onlar nutuk çekerken. Ellerini arkanda kavuşturur, konuşma çok uzarsa elimi tutardın gizliden, azar işittiğimde paniklediğimi bilirsin, sımsıkı tutardın ellerimi. Ben buradayım Junmyeon, temasın böyle konuşurdu benimle.

Sevgilim, o gün hava alanında yüzünü ellerimin arasında tuttuğumda ben de öyle konuşmak istedim seninle, ben buradaydım Yifan. Sıcacıktı gözyaşların, parmak uçlarımla yakaladım her birini usanmadan, yanaklarından usulca sildim, elmacık kemiklerini okşadım baş parmaklarımla. 

Burnumun ucu burnunun ucuna değecek kadar yakındık o gün birbirimize sen ağlarken, sessiz sessiz ağlıyordun, sevgilim. Benimle bir türlü konuşmadın, ben seni öpüp koklarken ise kimse bize yaklaşmadı, dünya iki kişilikti sen hava alanında ağladığında o gün, sen ve ben vardık, sevgilim.

Sen ağlarken de sarıydı benim saçlarım. Uzun süre boyatmadım sonrasında saçlarımı tekrardan sarıya. Belki biliyorsundur bunu, ama yine de söylemek istedim.

Avuçlarımın arasında hüngür hüngür ağlıyordun hava alanının ortasında, sevgilim, hepimizi telaşlandırmıştın o gün. Konuşmadın benimle hiç, tek kelime etmedin, sadece ağlıyordun. Oysaki ne zaman ağlayacak kadar dolsan göz yaşlarından önce kelimelerin ulaşır bana, güzel başını boyun girintime yaslar konuşursun benimle. Tenimde göz yaşlarının izi kalır.

Güç bela durdurmuştun kendini o gün, uçağımız kalkıyordu, sımsıkı tutmuştum elini uçağın merdivenlerini çıkarken. Koltuklarımıza geçtiğimizde bizi yalnız bıraktılar, koltuk desteğini kaldırıp hemen boyun girintime sokulmuştun. Elimi tutuyordun hâlâ, ben de diğer elimle okşamıştım yasemin kokan saçlarını, kolumu omzuna sarmıştım.

"Konuşacak mısın?"

Diye sormuştum, burnunu çekmiştin cevap olarak. Alnını öptüğümde ise birkaç damla gözyaşın daha düştü boynuma, yutkunduğunda genzinden çıkan sesi duymuştum. Saçlarına daldırdım elimi, seni kendime yasladım, baş parmağımla şakağını okşadım saç köklerinden aşağı. Tekrar öptüm alnından, kahverengi kahküllerine burnumu sürttüm, bir daha öptüm.

wherever you are︰krishoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin