Kış, 1514
Kemanın ürperten sesi salonun her köşesinden yankılanıyordu. Dışarıdaki korkunç fırtına müthiş patlamalarla camları delicesine sarsıyordu. Tatiana her geçen dakikada kaderinin nasıl şekilleneceğini düşünmeden edemiyordu.
Rus çar masanın başında oturuyor, son kararı duyurmakta zorluk çekiyordu. Tek bir konuşma sesi yok, çatallar ve bıçaklar çaresiz çığlıkların sesi oluyordu. Kızı ya sevdalısı ile evlenecekti, ya da Osmanlı'ya hediye gidecekti. Sınırlar bu kadar karmaşıkken Osmanlı ile aralarının nasıl düşüneceğini kara kara düşünüyordu.
Başka çaresinin olması imkansızdı.
"Tatiana."
Tatiana gözlerini yumdu. Kendini kaçınılmaz kadere hazırlamak için derin bir nefes aldı. Nefesinin titrediğini, gözlerinin dolduğunu hissedebiliyordu.
"Osmanlı'ya gideceksin."
Her ne kadar dilini kontrol edebildiyse de, gözleri laf dinlemedi. Bu kaderi neden hakettiğini bilmiyordu. Omuzları bu ağır yükün altında düştü. Yüce Meryem Ana, dedi. Ben hangi günahı işledim de bunu hakettim, diye yakardı.
Kendine gel, dedi. Sen Tatiana'sın. Rus diyarının prensesi.
Başı dik bir şekilde, hızla salondan çıktı. Kendisini satan ailesiyle aynı odada bulunmaktan haz etmiyordu. Arkasından gelen itirazları, feryatları umursamadı.
Soğuk karın kendisini sarmalamasıyla ürperdi. Rusya'nın karını ve mağdurluğunu özleyecekti. Tıpkı sevdalısının sıcak kollarını özleyeceği gibi.
"Alexander!"
Sarı saçlı adamın afallamışçasına arkasına dönmesiyle yüzünde hüzünlü bir tebessüm belirdi. Bir daha onu göremeyecekti. Aşkını kalbinde yaşayacaktı artık.
Sımsıkı sarıldı sevdalısına. Mis kokusunu çekti içine son kez.
"Beni Osmanlı'ya gönderiyorlar, Alex! Beni yaşlı bir sultanın koynuna sokacaklar!"
Boynunda adamın gözyaşlarını hissedebiliyordu. Bedbaht kader, bir aşkı daha acımasızca bitirmişti. Sonsuza dek.
Bir an çekilip adamın gözlerine dikkatle baktı. Hüzün, keder, acı vardı bu derya gözlerde.
Bu kaderi o seçmemişti. Osmanlı'ların tehditkar bir tavırla Rusya'ya yaklaşmasını o istememişti. Belki Alexander ile evlenecekti, boy boy çocukları olacaktı. Onlara kitapları öğretecek, masallar okuyacaktı her gece.
Şimdi ise bir sultana hediye olarak gönderilecekti. Her an kullanıp atabileceği bir hediye...
Eğer ben Tatiana isem, dedi içinden.
And olsun ki, bu zalimliği unutmayacağım.
And olsun ki, sevdamı unutmayacağım.
And olsun ki, vatanımın dik dağlarını unutmayacağım.
And olsun ki, intikam ateşi yüreğimi kavuracak.
And olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Historical Fiction"Güzel yüzünü göstermekten kaçındığın karanlık gecelerde biz de hayalinle aydınlandık."