Kış, 1516"Topkapı Sarayı'na hoşgeldiniz, prenses."
Tatiana hafifçe başını sallayıp, etrafa bakındı. Oldukça süslü ve kasvetli bir saraydı bu. Kendi yaşadığı sarayın mimarisinden çok değişikti. Doğuya özgü bir şey olmalıydı.
"Bu yandan, lütfen. İlk önce size kalacağınız daireyi göstereceğiz."
Doğrusu, paşa neredeydi? Tatiana, paşanın kendisiyle ilgileneceğini sanıyordu.
"İbrahim Paşa nerede?"
Kalfa hafifçe kıpırdanıp, yüzünü buruşturdu. Bu Prenses ayak bağı olacakmış gibi duruyordu, gevur adetlerini unutması zaman alacaktı.
"Hünkarımız dışında, erkek kısmı hareme giremez, majesteleri."
Tatiana bunu garipsemişti. Ne değişik adetleri vardı, şu Osmanlıların!
"İsterseniz geçelim."
"Tabiiki."
Tatiana, kalfayı takip ederken gözü etrafta geziniyordu. Sonuçta yaşayacağı yeri iyi bilmeliydi.
Odaya girdiklerinde Tatiana, odanın bu kadar süslü ve büyük olmasına hayret etti.
"Buyrun. Burası sizin daireniz, prenses."
Tatiana kalfaya teşekkür edip, odadaki mindere yavaşça oturdu. Kalfa çıkınca hemen Anna'ya döndü.
"Görüyor musun Anna? Şaaşalı odalar, altın tepsiler... Hepsi güç gösterisi. Ama kiminle uğraştıklarını bilmiyorlar..."
Anna, sandığı büyük yatağın yanına koyup, prensesinin yanına oturdu.
"Yanlız prensesim, Paşayı çok şaşırttınız."
Tatiana, mücevherlerinin olduğu sandığı yanına çekip açtı.
"Neden ki? Ne yapmışım da şaşırmış?"
"Ata binmeniz. Sanırım hiç bir kadını ata binerken görmemişler."
Tatiana şaşkınlığını gizleyemiyordu. Burada kadınlar ata binmiyor muydu? Ne kadar saçma!
"İsterseniz, bugün kırmızı elbisenizi giyin. Sonuçta hünkar ile tanışacaksınız."
Evet, hünkar ile tanışacaktı. İhtişamlı, güzel ve tam bir Rus Prensesi gibi görünmeliydi.
"Haklısın Anna. Sen elbisemi çıkart, ben de kolye ve küpemi seçeyim."
Anna hızlıca kıyafetlerin bulunduğu sandığa yöneldi. Enya ise Rus kadınlarının kullandığı doğal kremleri çıkardı.
Tatiana'nın canı sıkkındı. Tamamen değişik bir aile ve hükümdar ile tanışacaktı. Gerekirse, hünkara yaklaşacaktı. Ülkesinin çıkarı için bunu yapabilirdi.
Ve yapardı da.
Sıkıntı, geride sevdiği adamı bırakmasıydı. Önceden onunla bir gelecek hayal ediyordu. Kraliyetten olmanın ayrıcalığıyla güzel bir aile kurabilirlerdi. Çocukları ve sevdiği bir adam ile Moskova yakınında güzel bir sarayda...
Şen kahkahalarla dolu bir bahçe. Sevgi dolu, mutlu bir aile.
Bunların hepsi artık kuru hayallerdi.
Artık Osmanlı diyarındaydı.
Yaşamak için ne gerekirse yapmalıydı, etrafta düşmanı olabilecek hatta olan çok insan vardı.
Tatiana, onları büyülemesi gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden kan kırmızısı mücevherlerini ve pek şaşaalı olmayan tacını çıkarttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsunkâr
Historical Fiction"Güzel yüzünü göstermekten kaçındığın karanlık gecelerde biz de hayalinle aydınlandık."