O ince dudak...
🌙💜
Aptal bir dijital sesin inatla yükselen sesi ile gözlerimi açtım. Bir kaç saniye sonra bilincimin açılması ile yanı başımda sesi yükselen dijital saatin gösterdiği rakamlar kafayı yememi sağladı. İlk iş günümdü ve hazırlanmak için 15 dakikam bile yoktu. Hastaneye ise yürüyerek en az 15 dakikada varabilirdim. Cidden böyle olmak zorunda mıydı? Ev arkadaşım Taehyung yan odada ayı gibi horlarken geç kaldığını büyük ihtimal bilmiyordu. Yataktan fırlamamla bağırmaya başlamam bir oldu.
"Aptal kalk geç kaldık!"
Odasına girip Taehung'u yataktan atmaya çalıştım. Zorla gözlerini açınca saati görüp telaşlanmaya başladı. İkimizde hızla hazırlanırken bir yandan da söyleniyorduk. Hazırlanınca aynı anda evden çıkıp fakülteye koşmaya başladık. Taehyung bu yıl hastanede staj görevine başlıyordu, benim ise hemşirelik mesleğimde ilk günüm olacaktı. Tabi geç kalmam ne kadar olumlu bir başlangıçtı bilmiyorum.
Hastaneye girince Taehyung halletmesi gereken işler için benden ayrılırken ben koşarak çalışacağım bölüme gitmeye başladım. Hızla koşarken kaya gibi bir şeye çarpan kafamla inledim. Acıdan dolayı elimi kafama götürüp ovalamaya başladım. Karşımdaki neredeyse 1.85 adamı gördüğümde ise bir an irkildim çünkü adamın göğsüne denk geliyordum. Hayatım boyunca boyumla dalga geçilmişti. Yakınlarım tarafından sırf minik oluğum için 22 yaşıma kadar "civciv" olarak çağırılmıştım. Şu an karşımdaki adam ise benim aksime oldukça yapılı ve uzundu. Üstelik irisleri şimdiye kadar gördüğüm en otoriter ve ters bakışlara sahipti. Ayrıca beni sorguluyordu. Evet tam şuan bana dik dik sorgular bakışlar atıyordu çünkü az önce süratle koşarken ona çarpmıştım. Acıyan kafamı unutup mahçup bir tavırla adama döndüm:
"Ş-şey ben özür dilerim. Geç kalmıştım ve sizi g-görmedim çok üzgünüm."
Tek kaşını kaldırıp kendini beğenmiş bir eda ile konuşmaya başladı:
"Ah sorun değil. Oradan bu kadar küçük göründüğümü bilmiyordum(!)"
Ne güzel boyum ile dalga edecek birini daha buldum, hem de bana istediği kadar emir verebilecek bir doktor. Gözlerini aşağıya doğru indirdi ve yutkunup sözüne devam etti:
"Park Jimin hmm... Seni burada hiç görmedim yeni olmalısın."
"Evet aslında bugün ilk iş günüm."
"Beni takip et yeni hemşirelerin yanına gidiyorum."
Demesiyle birlikte arkasını dönüp sağa doğru yürümeye başladı. Adamın bir adımı benim boyum kadardı. Yetişebilmek için adımlarımı hızlandırdıkça daha hızlı yürüyordu. Resmen benimle oyun oynuyordu. Tam sağa dönerken pis pis sırıttığını fark ettim. Bu adam yeni tanıştığı her insan ile böyle miydi? O anda adını bilmediğimi fark ettim. O benim adımı yaka kartım sayesinde öğrenmişti fakat ben bakmayı akıl edememiştim. Ben düşünürken önümde aniden durduğunu fark edemedim ve kafam bu sefer de sırtına vurdu. Yine acımıştı. Sanki kas değil taş yığınıydı vücudu. Eğer kafamı onun vücuduna vurmaya devam edersem beyin kanamasından ölebilirdim. Hızla arkasına dönüp:
"Hadi ama yürürken nereye bakıyorsun?"
Diyerek terslemesi ile sinirlenmiştim ve zaten kafam acıyordu.
"Ah evet iyiyim teşekkürler düşündüğünüz için(!)"
Gözlerini yine o kendini beğenmiş havayla devirerek:
"Farkındasındır umarım bana çarpan sensin."
Aksi bir şekilde kafamı önüme çevirirken benden hoşlanmadığını az çok kestirmiştim. Tamam daha alttan alabilirdim ama ukala havası ve az önce boyumla alay etmesi beni çok çabuk sinirlendirmişti. Sakin ve daha yumuşak olmalıydım. Kendimi toparlayınca sırığın arkasından girdiği büyük salona girdim. Evet sırık onun için harika bir lakap.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀𝐩𝐫𝐢𝐜𝐢𝐭𝐲°•jikook
Fanfiction"Jeon Jungkook kendini kaçmak istediği koyu kanatların arasına hapseden yanlız bir ruhtu. Defalarca kurtulmak istediği karanlığı gün geçtikçe onu içine çekmiş en sonunda kaçış olarak gördüğü beyaz hastane koridorlarına sürüklenmişti. Bu koridorlarda...