▾ ▾ ▾
Kurumuş sarı yaprakları zemini doldurduğu bahçe ders saatleri olduğu için insan trafiğinden yoksundu. Bu bahçeyi izleyen beyaz tenli kız ise huzursuzdu.
Marilyn Stark oturduğu yerde rahatsızca kıpırdandığında elinde tuttuğu kalemi sadece yavaşça defterine vuruyor ve öğretmenin gelmesini bekliyordu. İsmini söylemek çoğunlukla hoşuna giden bir şey de değildi -her zaman fazla dramatik bir havaya sahip olduğunu düşünürdü- ve hukuk bölümünün ilk döneminin üçüncü günündeki dersinde tanışma için yapılacak şey buydu.
Nefesini verdi ve kafasını duyduğu kapı sesiyle çevirdi. Gözlüklü adam hafif dağılmış ve kırların serpiştirildiği saçlarıyla sınıfa girdiğinde hareketleri acelesizceydi. Defterlerini masaya koyduduğunda hemen ceketini çıkarıp sandalyesine bıraktı. "Evet, şimdi herkesten dörtlü veya üçlü grup oluşturmasını istiyorum."
Bu Marilyn Stark'a bir tokat gibi indi. Genç kız asosyalliğin dibine vurmuş ve yaz tatilini evindeki küçük koltuklarını ve yatağını çökerterek geçirmiş biriydi. İnsanlarla konuşmak hayatındaki en büyük kabuslardan olabilirdi. İçinde yatan oldukça çekingen bir ses vardı ve o ses en sona kalana kadar hareket etmemesini söyledi. Ama öğretmeni onu arkasındaki iki kişi ile grup olması için uyardığında bu ses kesilmişti.
Masasını çevirdi binbir zorlukla ve yerine oturdu. Karşısındaki iki erkek öğrenciye göz gezdirdi. Sarı saçlarını uzatmış renkli gözlü oğlan onları bol bir topuza sıkıştırmayı tercih etmişti, güleç yüzünde tatlı bir hava vardı. Yanında oturan siyah gözlüklü diğer genç ise hafif tebessümünü dudaklarına kondurmuş, çenesini kaldırmıştı. Anlık salaklığına denk geldi ve Marilyn neden sınıfta gözlük taktığını sorguladı ama masanın üzerindeki katlanmış sopayı görmesiyle köfteyi hemen çaktı.
Neyseki sorma densizliğini yapmadım.
Suskunca oturup onları incelemekle meşgul olurken ona elini uzatan sarışın genç oldu. "Franklin Nelson... ama kısaca Foggy de diyebilirsin."
Kız elindeki kalemi yavaşça bıraktığında elini nazikçe kavradı. Zayıf bedeni pek güçlü görünmüyordu ancak eli gerçekten ağırdı. "Marilyn... ve sadece Marilyn derler genelde."
Gözlüklü genç güldü ve bu sefer tokalaşmak için elini uzatan o oldu. "Matt Murdock. Tanıştığıma sevindim."
Çekingence başını sallayan Marilyn o an ne yaptığını fark etti ve hemen panikle ona açıklamaya girişti. "Şey... ben de..." durdu ve dudaklarını hafifçe büktü. "Kafamı sallamıştım da..."
"Sorun yok, insanlar bunu sıklıkla yapar. Alıştım artık." rahatlatacağını umduğu gülümsemesi dudaklarındaydı genç adamın.
Foggy yeniden konuştuğunda Marilyn mahçup bakışlarını kaldırıp ona bakmak zorunda kalmıştı. Sarışın genç oldukça sıcak biriydi. "Soyadını söylemedin? Ya okulda on tane Marilyn varsa ve seni ayırt edemezsek?"
Kahve saçlarını oldukça özenli taramış Matt Murdock güldüğünde arkadaşını hafifçe dürtmüştü. Karşılarındaki insana davranışları oldukça samimiydi ve Marilyn yavaşça onlara denk geldiği için şanslı olduğunu düşünmeye başlıyordu. Kaleminin arkasıyla saçını hafifçe kaşırken bir nefesi verdi.
Hayatındaki çoğu yerde en zor kısım burası olmuştu. Soyadının sorulduğu ve duyulduğu kısım. "Marilyn... Stark."
Söylediği anda Foggy'nin yüzündeki değişimi açıkça görebilmişti. Genç adamın ağzı belirgin bir 'O' şeklini alırken küçük dilini yutmuş olabilirdi. Matt'ın gülümsemesi küçülmüş, ince dudaklarında belli belirsiz bir silüet halini almıştı.
Foggy masaya adeta yapıştığında gözlerinin içi parlıyordu. "Aman Tanrım, sen Stark'lardan mısın? Howard Stark'ın gizli ve gayrimeşru çocuğu musun yoksa? Aman tanrım!"
Son cümlesinin pek farkında değilmiş gibiydi ve Matt kontrollü taraf olarak onu dürttüğünde Marilyn gözlerini defterinin açık olan boş sayfasına dikti. Kahve saçlı oğlanın arkadaşının kolunu uyarırcasına dürtüklediğini görebiliyordu. Büyük ihtimalle gerçekten Howard Stark'ın kızı olduğunu ve gördüğü ilgiden bunalmış olabileceği için en azından bu ortamda rahat olması gerektiğini düşünmüştü. Oldukça güçlü bir tahmindi.
Marilyn kalemini parmakları arasında çevirdi. Bir oyalanmaya ihtiyacı vardı. "Öyle olduğumu söylerdim ama... sadece isim benzerliği. Annem ve babam Howard Stark ile tanışmamış, hatta kan bağımız bile yok." yutkundu yavaşça. "Dediğim gibi... isim benzerliği sadece."
Foggy kaşlarını kaldırdı. "Anlıyorum..." ardından gözlüklü arkadaşına baktı. "İnanabiliyor musun, koskoca Amerika Birleşik Devletlerinde Howard Stark ile isim benzerliği yaşıyorsun Matty..." genç kafasını iki yana salladı ve muzipçe sırıttı. "İstesen böyle denk gelmez dostum. Yüce kutsal tartlar aşkına."
Marilyn gergince gülmekle yetinmişti. Kaderin cilvesi demek isterdi ancak bu cilve ona fazla geliyordu.
Matt gözlüğünü düzeltip bakışlarını ona çevirdiğinde gülümsemesi dudaklarındaydı hala. "Tony Stark'ın da bu okulda olduğunu biliyor muydun? Üst sınıflarda."
Derin bir nefesi içine çeken genç kız üniversitenin işte neden daha şimdiden iğrenç olduğunu bu yüzden anlatmaya çalışmıştı. Howard Stark'la uzaktan yakından alakası olmamasına rağmen Tony ile oldukça ilişkilendirilecek bir görüntü oluşacağını biliyordu. Stark soyadından nefret ediyordu. Her şeye isim bulan ataları neden kendilerine daha yaratıcı bir soyismi almayı akıl edememişlerdi ki?
Kalemini yeniden ritim tutturmaya çalışır gibi vurmuştu lakin bu sadece gerginliğini bastırmaya çalışmak için yaptığı bir hareketti. Gözlerini hafifçe büyüttü. "Bilmemiş olmayı dilerdim ama... buradayız işte."
Evet, hatta bu okuldaki hiç kimsenin Marilyn'in Tony Stark ile aynı okulda olmamasını ne kadar çok dilediğine dair en ufak bir fikri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
avocados at law • matt murdock&foggy nelson [college AU]
ФанфикHer şey genç kız için trajikomik olan bir tesadüf ile başlamıştı. [Hayran Kurgu Karnavalı Okula Dönüş yarışması için yazılmıştır.] [04.10.19] [hayran kurgu karnavalı okula dönüş yarışması birincisi]