⁴it's not a date

382 70 16
                                    

Jeongin ayrılacakken Hyunjin daha sıkı sarıldı. Hafifçe titrediğinde Jeongin onun ağladığını fark etti. O da kollarını sıkıca karşısındaki bedenin beline dolamıştı. "Soğuk görünmen çok tuhaf. Halbuki o kadar sıcaksın ki." Hyunjin ağlarken hafifçe kıkırdadı. Yavaşça ayrıldı. "Teşekkür ederim, innie~" Jeongin Hyunjin'in ona taktığı sevimli isme güldü ve elinin tersiyle yüzündeki yaşları sildi. Bir süre sonra tekrar yürümeye başladılar.

-

Jeongin okuldan çıktığında kapıda arabasının önünde duran Hyunjin'i gördü. Kaşlarını çatarak yanına ilerledi. Hyunjin gülümseyerek ona bakıyordu. "Merhaba?" Hyunjin güldü. "Beraber dışarıda yemek yeriz diye düşündüm." 

Jeongin başını sallayıp arabaya binecekken arkasından gelen sesle o tarafa döndü. "S-Siz Hwang Hyunjin değil misiniz?" Jeongin toplanmış onlarca kıza bakıp göz devirdi ve arabaya bindi. Hyunjin kızlarla birkaç fotoğraf çekildikten sonra el sallayıp gülümsedi ve arabaya bindi. Jeongin çıkardığı kazağını çantasının içine koydu ve çantasını arka koltuğa attı.

Emniyet kemerini bağlayıp arkasına yaslandı. Hyunjin arabayı çalıştırdığında Jeongin ona seslendi. "Hyung, emniyet kemerini tak." Hyunjin gülümsedi. "Gerek yok, yakın zaten." Jeongin gözlerini devirdi ve kendi kemerini çıkarıp Hyunjin'in üstünden onun kemerine uzandı. Hyunjin hareket etmeden onu izlerken Jeongin kemeri taktı ve yerine geçip kendininkini de taktı.

Bir süre beklediklerinde oluşan tuhaf sessizlikten sonra yola koyuldular. Yok çok uzun olmasa da Hyunjin konuşacak bir şeyler arıyor gibiydi. Ağzını açıp duruyor ama tekrardan yola dönüyordu. Jeongin bunu fark edip bir konuşma başlatması gerektiğini hissetti.

"Hyung, biliyor musun geçen gün yaptığımız sınavdan en yüksek ben almışım."

Hyunjin sonunda konuşacak bir şey olduğunda gülümsedi. "Çok sevindim, tebrik ederim." Jeongin sanki bir daha hiç gülümsemeyecekmişçesine koskocaman gülümsedi. Hyunjin homurdandı. "Başka... Neler yaptın bugün?" Jeongin gözlerini yoldan ayırıp Hyunjin'e odakladı.

"Sınıfa yeni bir çocuk geldi, daha doğrusu gelmiş. Son ders boş olduğu için basketbol oynuyordum. Kızların dediğine göre çok yakışıklıymış. Merak etmedim değil açıkçası ama senin kadar yakışıklı olmadığından eminim." Hyunjin güldü.

"Ben yakışıklı mıyım?"

"Ne?! Hyung sen en iyisisin!"

Hyunjin şaşırmış bir şekilde gülmeye devam ederken eve vardılar. Jeongin 'yemek yemeye gitmeyecek miydik?' diye düşündü ama Hyunjin'in dalgın durduğunu görüp boş verdi. Jeongin indi ama Hyunjin hala arabadaydı. "Hyung?" Hyunjin onu duymuyor gibiydi. Gözleri telefonundan başka yere bakmıyordu. Cam tıklanma sesiyle irkildi, Jeongin'e baktı. Sonra kapıyı açıp arabadan indi. Hâlâ dalgın gözüküyordu. "Hyung, kötü bir şey mi oldu?"

"Hyung?"

Hyunjin birden ona döndü. "Ha, yok hayır." Sahte bir gülümseme sundu ve evin kapısını açtı. İçeri girdiklerinde Jeongin'in gözlerine bakmadan lavaboya gitti. Jeongin bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındaydı. 'Bir mesaj mı aldı?' diye düşündü çünkü okuldan kendisini alırken bir sorun var gibi gözükmüyordu. Odasına çıkıp üstünü çıkardı. Dolabından beyaz bir sweatshirt aldı ama giymeden abisi aradı.

Jeongin gülümseyerek telefonu açtı. "Efendim Hyung?"

"Jeongin-ah, yarın akşam eve geleceğim. Kız arkadaşımla. Size önemli bir haberim var!"

Jeongin bir saniyeliğine gülümsedi ama çok uzun sürmedi. Uzun sürmemesinin nedeni aklına Hyunjin'in gelmesiydi. Muhtemelen abisi önce Hyunjin'e haber vermişti. Hyunjin bu yüzden telefona dalmış ve bir anlığına dünyada değil sanki başka yerdeymiş gibi davranmış olmalıydı. Kız arkadaşını eve getirmesinin Hyunjin'in moralini bozması normaldi.

"Sevindim, güzel bir haber mi?"

"Evet! Harika bir haber!"

Bir süre sonra vedalaşıp telefonları kapattılar. Jeongin bir süre öylece durduktan sonra sweatshirtünü üstüne geçirip aşağı indi. Hyunjin'i göremeyince seslenme gereği hissetti. "Hyung?"

Hyunjin mutfaktan çıkıp salona geldi. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Jeongin koltuğa oturup yanını Hyunjin için boş bıraktı ve koltuğu patpatladı. Jeongin'in sıcak gülümsemesine karşılık verdikten sonra Hyunjin de oturdu. Göz teması kurmuyor, gözleri birbirini bulunca kaçırıyordu. "Şey hakkında konuşmak istemiyorsun san-" Jeongin'in sözü Hyunjin'in başını iki yana sallamasıyla kesildi. Jeongin onu bu karamsarlığın içinden çekmek için yeni bir konu açtı.

"Hyung, bu akşam arkadaşlarımla dışarı çıkacaktım ama biri ders çalışacakmış diğeri de kız arkadaşına söz vermiş. Halbuki ne giyeceğimi bile hazırlamıştım." Jeongin'in bir çocuk gibi isyan edip somurtmasına karşın Hyunjin güldü. Jeongin bu durum hakkında rahatsız olmuş olsa bile Hyunjin'in gülmüş olması içine su serpti.

"Arkadaşlarınla gitmediğin iyi olmuş, bugün açık hava sinemasında güzel bir film var. Gideriz diye düşünmüştüm." Jeongin aniden Hyunjin'e döndü.  Gözleri parlamıştı. Hyunjin ona beraber yemek yemek ve film izlemek için söz vermişti ve şimdi sözünü tutuyordu. Abisi normalde verdiği çoğu sözün yoğun iş saatleri yüzünden arkasında duramıyordu.

"Sahiden mi?" dedi yüzündeki masum ama derin heyecanla. Hyunjin onun saflığına güzel ve nazik bir gülümseme armağan etti ve başını salladı. Jeongin hızla ayağa kalktı. "Yemeği de dışarıda yeriz değil mi?"

Hyunjin onayladı. "Tatlı da yeriz." Jeongin gülümsedi ama uzun sürmedi. "Ama önce ödevlerini yap bakalım." Jeongin somurtup iç çekti ama başka çaresi yoktu. Hem bu aptal ödevlerin sonunda onu güzel bir akşam bekliyordu.

Jeongin yukarı çıkıp çalışma masasına oturdu ve ödevlerini yapmaya başladı.

🧸🎨
nasılsınız, görüşmeyeli?

love twist ✒ hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin