my everthing loves your everything

420 50 149
                                    

Su insanları sakinleştiriyorsa ben neden hâlâ hıçkırıklarımdan kurtulamıyordum? Bu koskoca su kütlesi bile işe yaramıyorsa suç kesinlikle bende olmalıydı. Gerçi ne zaman bende değildi ki? Bunu tespit etmem bu kadar gecikmemeliydi.

Dizlerimi kendime çekip beni soğuktan koruyacak kalınlıkta olmayan ama ondan başka seçeneğim de bulunmayan hırkama sarındım. Soğukta titreyerek ve hıçkırarak ağlayan aptal bir kızdım. Kibritçi kızın bile benden daha olgun olduğuna yemin edebilirdim.

Ah hayır, bir şey daha eklemeliydim. Soğukta titreyerek ve hıçkırarak ağlayan ve de bunu yaparken özür dilerim diye sayıklayan aptal bir kızdım. Evet, tam olarak buydum.

Sorun sadece dış görünüşü müydü? Beni büyüleyecek kadar harika olması mıydı? Hayır, değildi. Sorun artık kimsenin beni kurtarmasını istememem miydi? Hayır, bu da değildi. Asıl sorun, beni kurtaracağını düşündüğüm tek kişiye layık olmamamdı.

Onu görmem her şeyi netleştirmişti. Ben onun için sadece zaman kaybı olurdum. O başından beri beni reddederken onu zorlamıştım. Tanrım, ne kadar aptaldım.

Haklıydı, benim hakkımda hiçbir şey yapmak zorunda değildi. Beni kurtarmak -ya da her ne haltsa işte- zorunda değildi. Kaçtığı geçmişini hatırlamak zorunda değildi.
Bense istemediği şeyler konusunda onu saçma bir şekilde zorlamıştım, hata etmiştim.

Şu an çok pişmandım, her an dünyanın en aptal insanı ilan edilecek gibi hissediyordum. Yaptığım şeyler kalbimin kurtarılamayacak kadar battığını göstermiyor muydu?

Bu batık kalple ve aptal kafayla asla geriye dönemezdim, bu yüzden kendimi böyle kabullenmeye çalışacaktım. Artık değişemeyeceğimi, hep böyle kalacağımı zorla da olsa kabul etmeliydim. Bu bataklıkta tek başımaydım, batarsam tek başıma batmalıydım. Yanıma birini çekmek haksızlık olmaz mıydı?

Biraz daha burada durursam canlı bir buzdolabına dönüşecektim, gram ısıtmayan hırkam bana hiç yardımcı olmuyordu. Rengini sevmesem direkt çöpe atardım aslında.

Ayağa kalkmaya yeltendiğimde kaskatı kesildiğimi fark etmiştim, bu yüzden yavaş hareketlerle doğrulmayı denedim. Önce bacaklarımı salladım, sonra ellerimi birbirine sürttüm. Beraberinde boynumu yavaşça öne arkaya hareket ettirdiğim anda birinin birkaç adım uzağımdaki bankta oturduğunu gördüm.

Ancak oturan kişi sadece öylece oturmuyordu, bakıyordu. Karşıya veya başka bir yere bakmıyordu, bana bakıyordu. Aslında tam olarak bakmıyordu.

Beni izliyordu.

Keşke beni sadece instagramdan değil, hayatından da engelleyebilseydi.

"Neyin var?" diye sordu bir anda. İçinde sen olan batık bir kalbim var. Sadece bu, başka bir şeyim yok.

Gözleri, odaklanmadığım takdirde bana küsecek bir çift çocuk gibiydi. Yüzü, sorduğu soruya uygun bir haldeydi. Dile getireceğim her probleme bir çözüm üretebilir, beni her ne olursa olsun teselli edebilir bir ifadeye bürünmüştü.

when u remember • rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin