oniki

2.5K 261 154
                                    

"yeosang, uyandın..!" gözlerimi açtığımda duyduğum ilk şey buydu. bir süre anlamsızca gözlerimi boş, beyaz duvarda gezdirdim.

sonra yavaş yavaş kafamı sağıma çevirdim. hongjoong ve yunho hyung bana sevinçle bakıyorlardı. gülümsedim.

muhtemelen şu an dinlenme odasındaki bir yatakta yatıyordum.

"ne oldu?"

"bayılmıştın."

anlamışça kafa salladım. aklıma geldi. seonghwa, onun yüzünden.

"seni getirmemize seonghwa yardımcı oldu, piç. sana bu kadar şey yaptıktan sonra birde yüzsüzce yardım etti. aptal beyinsiz."

yunho hyung, seonghwa'nın bir nevi düşmanıydı. aslında, onla arası kötü değildi. ama bana yaptıklarını anlatıyordum -ki bence kötü biri değildi-  o yüzden ondan nefret ediyordu.

hongjoong hyung da seonghwa'yı sevmiyordu. fakat onlar bana ona yazmamı söylemiştiler. ama bana

-biz böyle biri olabileceğini düşünmemiştik, deyip duruyorlardı.

"o, nerede?"

"boşver onu yeosang. cehennemin dibine kadar yolu var. sikik." dedi tekrar yunho.

"aynen, takma onu. sen dinlen tamam mı?" hongjoong hyung ilk defa konuşmuştu uyandığımdan beri.

"istemiyorum."

"ne? ne demek istemiyorum?" dedi şaşkınlıkla yunho.

"duydun işte. burada durmayacağım. seonghwa'nın yanına gidip teşekkür etmek istiyorum."

"yah!" diye bağırdı ikiside aynı anda.

"saçmalama! çıkamazsın burdan. yunho kapa kapıyı. derse biz de girmiyoruz. o aptala iyi davranamazsın."

yunho kahverengi kaşlarını sinirlice kaldırmış bana bakıyordu. hongjoong da...

çalan zil sesi kulaklarıma doldu. zaferle gülümsedim. seonghwa, şimdi dersten çıkmış olmalıydı.

"ben gidiyorum." ayağa kalkıp gidiyordum.

ta ki, yunho hyungun beni çekmesiyle onun kucağına düşene kadar. evet, sandalyenin üstünde o, onun üstünde ben. en sonunda

-hongjoong hyung, sende gel. üst üste oturalım, diyecektim.

kapı açıldı. ben hala yunho'nun kucağında şaşkınlıkla kalakalmıştım, muhtemelen yunho hyungta. ve hongjoong hyungta.

kapıdan içeri seonghwa girmişti. gözlerime inanamayıp birkaç kez kırpıştırdım. seonghwa'nın beni görmesiyle yüzü biraz değişmişti, biraz üzgün? kendime baktığımda aklıma yunho'nun kucağında olduğum geldi. hızla kalkıp üstümü düzelttim. birkez bile yüzyüze konuşamadığım seonghwa ile ilk defa konuşacaktım. dronelar aşkına...

"sen neden buradasın?!" dedi yunho hyung kalkıp sinirle.

"dur, hyung." dedim.

hongjoong da ayağa kalktı.

"git buradan, seni görmek istemiyor yeosang." dedi hongjoong.

"hayır! istiyo-"

"üzgünüm, geçmiş olsun yeosang."

o çıkıp giderken, yalnızca arkasından bakakaldım. ağzım 'o' şeklini almış, hayalkırıklığıyla dikiliyordum...

lights | seongsangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin