'On dört milyon altı yüz beş...' Hafızası ona yardımcı olarak gördüğü olasılıkların sayısını aklında tutuyordu. Bunların çoğu, Tony'nin, Titan'ın ellerinde nasıl öldüğünün bir varyasyonlarıydı. Bu gözlemlediği geleceklerin genel modeliydi, kazanmaya yakın oldukları her olasılık Tony'nin ölümünü içeriyordu. Diğerlerinin aslında zafer olarak gördüğü, sadece bir fare içeren sonuç bile aynı sona çıkan bir zaman çizelgesiydi.
Tony Stark ölecekti.
'Bir tane daha... Sadece bir tane. Başka bir yolu olmalı.' Stephen'ın inatçı zihni kendi kendine çığlık attı, evrenin geri kalanı için pazarlık yaptığında feda edeceği kişiden memnun değildi. Gördüğü tüm yaşamlardan, dünyanın, evrenin Demir Adam'a ihtiyacı olduğunu biliyordu ve kurtarıcının onlardan alınmasının nedeni olmak istemiyordu. Bir kişiyi, diğerleri için kenara koyamazdı; bunu yapmaya hakkı yoktu. Kararlı bir nefes ve daha net bir zihinle, on dört milyon altı yüz altıncı olasılığı aramaya koyuldu.
Ve işte oradaydı. İhtiyacı olduğu tek olasılık. Aklı hemen anıları işlemeye koyuldu, o olasılığı bu zaman akışına çevirmek için her detayı ve yapması gereken her şeyi ezberledi. Bitirdiği an bilinci gerçekliğe geri döndüğünde sıcak eller ve 'İyisin, buradasın,' fısıltılarıyla karşılandı. Mavi yeşil karışımı gözleri, ılık kahvelere baktı. Gördüğü on dört milyonda arkadaşı olduğu -bazen daha fazlası olduğu, diye fısıldadı zihninin arkasından bir ses- adamın gözlerinin küçük detaylarını inceledi. Quill'in kaç tane gördüğünü sorduğunu duyduğunda gözlerini Tony'den çekmedi ve sakin bir sesle cevapladı. "On dört milyon altı yüz altı."
Birdenbire Tony'nin sorgulama tonundan gelen son çivi, metaforik tabutu vurduğunda her şey çok gerçek ve çok ezici geldi.
"Kaçında kazandık?"
'İki. Biri kabul edilemez bir fedakarlıkla sonuçlanıyordu, bu yüzden bu bir kazanç olarak sayılamaz.'
"Bir."
Cevabını fısıldarken kafasını aşağı eğdi, Tony'nin yalanlara karşı olan hassasiyetini biliyordu. Stephen hayran kaldığı ve saygı duymaya başladığı adama doğruları söyleyemezdi. Evrenin Demir Adam'ı kaybetmesini istemiyordu.
Tony Stark'ı kaybetmek istemiyordu.
Dünya'nın en iyi koruyucusunun kendisine verdiği sorguluyucu bakışa arkasına döndüğünde yumuşakça kendi kendine, 'böyle daha iyi,' diye mırıldandı. Savaştan önce kaybedeceklerini biliyordu, büyük planını tekrar gözden geçirdi, sonunda kendisini tamamen kaderinin eline bıraktı. İçinden Wong'a özür diledi, gittikten sonra arkasında bıraktığı sorunları tekrardan kendisinden büyük olan büyücünün omuzlarına bırakacaktı.
Ayağa kalktı, Thanos duman ve mavi bir girdapın içinden çıktığında dudaklarını yalayıp kendini hazırladı.
⎊
"Az önce kayıp mı ettik?"
Hiç kimsenin Quill'in sorusunu cevaplayacak enerjisi kalmamış gibiydi. Stephen, en azından gerçekten düşünmeyi bıraktığında suçluluk duygusunu sindirecek kadar vakti olmayacağını bilerek onu zihninden attı. Gözlerini kapattı, zihinsel olarak kaçınılmaz bir şey için hazırlandı, Tony'nin soracağını bildiği üzücü sorusuna cevabını verirken vücudundan toplayabildiği her türlü özür tonunu kanalize etti.
"Bunu neden yaptın?"
'Seni seviyorum, sana önem veriyorum. Ölmene izin veremem.'
"Artık oyunun sonundayız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
reverse [stephen + tony]
Fanfictionstephen gördüğü onca olasılıklardan sonra sevmeye başladığı adamın, sonunda mutlu olduğunu gördükten sonra ölmesine izin veremezdi. ⇀ end game | au ⇀ stephen vincent strange & anthony edward stark ⇀ #1 - ironstrange 24.01.2020