~'1°1'~

194 23 10
                                    

Yaslandığı balkon demirlerinden gülerek arkadaşlarıyla konuşan küçüğünü izliyordu Namjoon. Eğer yaslandığı demirler olmasaydı ayakta kalabilir miydi jimin'in güzelliği karşısında orası meçhuldu. Yaptığı aptallığı nasıl düzelteceğini bilmiyordu. Ancak bildiği bir şey vardı ki Park jiminde en az onu affedecek kadar aptaldı...

&°&°&°&°&°&°&

16 yaşındaydı jimini ilk gördüğünde Namjoon. Küçük kardeşi taehyung'un proje arkadaşı olduğu için gelmişti evlerine. İlk başlarda yalnızca minik ve sevimli olduğunu düşünmüştü küçüğünün. Ancak nereden bilebilirdi ki gittikçe sıklaşan ziyaretlerinin kalbine de uğramaya başlayacağını. Engellemek için hiç çaba gösterememişti Namjoon. Nasıl engelleye bilirdi ki zaten. İnsan kimi seveceğini seçemiyordu sonuçta. Namjoon da seçememişti işte. Böylece yıllarca kalbinde taşıyacağı o bazen tatlı bazen acı verici olan o sızıya sahip olmuştu. Kenfine saklıyordu sevgisini. Korkuyordu çünkü küçüğünün ondan soğumasından. O yüzden kimseye söylemedi bu derin sevgisini. Ta ki üniversite sınavına kadar.

Sınavın üzerinde bir ay kadar sonraydı. Sonuçların açıklanma tarihi yaklaştıkça içindeki korku artıyordu Namjoon'un. Çünkü biliyordu ki başka bir şehre gittiğinde aralarındaki bağ kopacaktı. Sıcağın Evde durmayı imkansız hale getirdiği bayıcı bir yaz akşamıydı. Anne ve babası dolaşmak için dışarı çıkmışlardı. Kardeşi taehyung ise erkek arkadaşı jeongguk ile kampa gitmişti. Sıcak ve düşüncelerin baymasıyla yürüyüş yapmak istedi Namjoon. Yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra içindeki sıkıntıyla eve dönmeye karar vemişti. Evletinin yakınınfaki patktan geçiyordu. Bu parkta oyuncak olmadığı için fazla insan olmazdı. Bu yüzden eve hep bu yoldan dönerdi Namjoon. Yine parkın ordan geçerken gelen ağlama sesiyle yerine mıhlandığını hissetti Namjoon. Çünkü bu tatlı tınıyı nerede olursa olsun tanırdı. Küçüğünün sesiydi. Kalbinde derin bir acı hissetti Namjoon. Adımlarını çabucak parka yöneltti. Jimin çimlere oturmuş koca bir meşe ağacına yaslamıştı sırtını. Kollarını göğsüne doğru çektiği bacaklarına sarmış ve kafasını içine gömmüştü. Gördüğü görüntüyle içi sızladı büyüğün. Zaten küçük olan bedenini top haline getirmiş öyle içli ağlıyordu ki nefes alamadığını hissetti namjoon. Hızlıca küçüğünün önüne geldi ve tereddütle seslendi ona.

-Jimin?

Jimin duyduğu erkeksi ancak yumuşak çıkan sesle kafasını kaldırdı göğe doğtu büyüğünün yüzünü görmek için

+h-hyung

Titrek çıkan bu ses kalbini de titretti büyüğün.

-Neden ağlıyordun chim?

Ayağa kalkmak istedi jimin. Hızlı bir şekilde kalkmaya çalışırken dönen başıyla sendeledi. Namjoon reflex ile sıkıca tuttu küçüğünü. Bir kaç dakika birbirlerinin gözlerine daldılar. Sonra yavaşça bıraktı küçüğünü Namjoon. Her ne kadar sonsuza kadar tutmak istese de. Titrek nir nefes aldı jimin. Henüz kurumamış olan gözlerini tekrar yaşlar doldurdu. İçindeki sarılma idteğini tutamayarak sıkıca dolandı uzun boylu büyüğüne;

+Da-dayanamıyorum hyung. Tutamıyorum a-artık iç-çimde. Çok Korkuyorum. O-o kadar korkuyorum ki gittiğinde kaybedeceğim diye ben-ben artık sevgimi kalbime sığdırmaya çalışmaktan çok yo-ruldum.

Bir anlığına kalbinin atmayı bıraktığını hissetti. Ne yani küçüğü birini mi seviyordu.? Tarifi imkansız bir acı hissetti o an Namjoon. Aşkıyla kendisini yakıp küle çeviren bu güzel oğlanı bir başkası ateşe düşürmüştü. Nefes almak ya da ayakta durmak dünyanın en zor işi oldu onun için. Öyle ki küçüğünün kendi boynuna dolanmış kollarının varlığını düşünemedi bile. Gözüne dolan yaşları engellemek için çaba gösterirken tıpkı bacakları gibi sesininde titremesine engel olamayarak yalnızca tek bir şey sorabildi;

Two Stupied ~Nammin&one shoot~ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin