BREATH & BUTTERFLY

407 35 57
                                    

Kim Doyoung birkaç parça giysiyle doldurulmuş bozma kahverengi küçük valizini peşinden sürükleyerek sararmış yaprakların süslediği ağaçlı yoldan geçip ön kapıya ulaştığı anda mevsimlerden sonbahar, aylardan kasım ve günlerden bir cumartesi günü işaretliydi o yılın duvara sabitlenmiş eski takviminde. Hafif esen rüzgara rağmen, mevsimine inat dizlerin üzerinde dinlendirilen elleri parlatan güneşin ılıklığıydı insanları dışarıya, banklara, çardaklara döken bir bir. Bina girişine yakın merdivenlere oturan birisi hipnotize olmuş gibi baktığı elmayı kemiriyordu, bir diğer tarafta ise kazınmasından bu yana yeni yeni uzamaya başlayan saçlarını küçük pembe tokalarla dolduran orta yaşlı bir kadın, hasta bakıcının yanına oturmuş, ona son çizdiği resmini gösteriyordu. Grup grup konuşmalar birleşince bir uğultuya neden olsa da herkes yine kendi alemindeydi, kimsenin kimseye karıştığı, bir diğerine laf ettiği yoktu. Aslına bakarsanız, bu durum, burası için oldukça garipti. Sahip oldukları en sessiz gün bugün, bu cumartesiydi belki de. Dışarıdaydılar, her zaman bekledikleri vakit buyken yüzlerinde o yukarıdaki mavi gökteki güneş gibi parıldayan çocuksu gülümsemelerinden, o neşe yayan kıkırdamalarından eser yoktu. Hepsinin gözü kapıda, kulakları gelenin ayağının altında ezildikçe çatırdayan düşmüş yapraklardaydı. İçlerinde garip bir huzursuzluk vardı, kendi malikelerine giren bu suratsız gencin duruşundan üzerindeki demode moda anlayışına kadar yaydığı negatif havadan kaynaklanan bir korku hakimdi her birinin yüzünde.

Burada yenileri sevmezlerdi.

Fakat işte, Kim Doyoung'ın henüz bundan haberi yoktu.

Onu bina girişinde karşılayan bizzat müdirenin kendisi oldu. Kadının kırışmış yüzünde esneyen gülümsemesi diğer herkesin surat ifadesiyle tezat oluşturur nitelikteydi. "Hoşgeldin canım," dedi Doyoung'a, sağ elini ellerinin arasına hapsetti ve sıktı sallaya sallaya bir müddet. "Biz de seni bekliyorduk."

"Ben Doktor Qian Kun'un öğrencisi Kim-"

"Kim olduğunu biliyorum canım, bırak bu resmiyeti." Üzerlerindeki delici bakışlarla beraber içeri doğru ilerliyorlardı. "Kun can dostumdur benim, onun için kabul ettim teklifini de zaten. Yoksa kurumumuzu ve kıymetli hastalarımızı araştırma malzemesi yapmaya kesinlikle karşıyız. Kun rica etti, senden de bahsetti detaylıca; yoksa burada olamazdın."

Doyoung'ın yüz kasları orada bulunduğu on beş dakikadır ilk defa hareketlendi, dudak uçları çok hafif yukarı doğru kırılmıştı. Gerçekten mutlu olduğundan değil de, nezaketinin ufak bir göstergesiydi sanki bu. "Teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim, efendim."

"Ne demek canım, ne demek."

Kendilerini küçük bir konferans salonuna ulaştıracak koridor boyunca müdire Doktor Kun'la olan yakınlığından, ne kadar da yakın arkadaşlar olduklarından bahsediyordu. Aynı üniversitede okumuşlar, dönem arkadaşlarıymışlar. Fakat baş karakterimiz Doyoung'ın onu dinlediği yoktu, aksine; ilgisi adım attıkça değişen panolardaki yazılar ve resimlerdeydi. ANNEMİ BULUN yazıyordu bir kâğıtta, kenarları sararmış ve metal bir iğneyle panonun ortasına kabaca asılmıştı, ANNEMİ BULDUNUZ MU? Etrafında çeşitli resimler vardı, kimisi küçük bir ilkokul çocuğunun resmedeceği gülümseyen bir güneş kadar umut doluyken kimisi oldukça iç karartıcı, anlamsız çizgilerden oluşmuş bir karalama gibiydi.

Vardıkları konferans salonunda birkaç tane hemşire onları bekliyordu. Kapının açılma sesiyle içeridekiler istemsizce ayağa kalkmışlar ve müdire saygı gereksinimi olarak birkaç şey mırıldanıp ilgilerini arkasından gelen yeniye çevirmişlerdi. Beklediklerinin aksine suratsız biriydi Doyoung,y o gün için özel bir şey değildi bu nemrutluğu; o her zaman böyleydi. Üzerinde dizlerine kadar uzanan siyah bir kaban ve boynunu saran ince bir atkı vardı. Normalde dışarıdan, uzaktan gördüğünüz zaman bile bahsi geçen kişinin kişiliği ve sosyo-ekonomik durumuyla ilgili en azından birkaç tahminde bulunabileceğiniz bir görünüştür bu fakat Doyoung için bu durum geçerli değildi. Kendisini ilk kez gören bu insanlara karşı kibar bir görünüm sunmamak için sanki bugün özenle daha bir sert duruyordu.

BREATH & BUTTERFLYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin