1. Bölüm (Üniversite Sınavı)

11 0 0
                                    

Nihayet o büyük gün gelmişti. Bugün hayatımın en önemli günüydü belki de.. Üniversite sınavı! her şeyin başlangıcı olacak olan bu sınavın önemi benim için çok büyüktü. Eğer istediğim bölümü kazanırsam hayatımda pek çok değişiklik olacaktı. Yeni bir şehre taşınacaktım, kendi evim olacaktı, bir sürü yeni insanla tanışacak ve belki de hayatımın aşkıyla yollarımız o şehirde kesişecekti. Belki de hayatım tam da o andan sonra başlayacaktı. Ve en önemlisi artık hayatımın ipleri tamamen benim elimde olacaktı. Tamam bazı konularda aileme ihtiyaç duyacak olsam da, hayat artık üstüme tatlı bir sorumluluk yükleyecek ve bunlarla savaşmayı öğrenecektim. Hayatın doğasında bu vardı. İlk önce hayatımı nasıl yöneteceğimi öğrenmem gerekiyordu nihayetinde. Bütün bunları düşünmek bile mutluluktan sırıtmama sebep olurken, tam da bu hayatın baş rolünde oynamanın mutluluğunu hayal bile edemiyordum.

Aynanın karşısında hazırlanırken bir yandan da bunları düşünürken annem birden odama girdi ve heyecanlı, panik bir ses tonuyla;

-''Umay geç kalacağız kızım acele et, hazır mısın? bir an önce durağa gidelim otobüsün gelmesine yarım saat kaldı.''

Yanına yaklaşıp yanaklarına kocaman bir öpücük kondurdum.

''Hazırım Meliha sultan hadi gidelim'' diyerek kocaman sarıldım.

Merdivenlerden aşağıya indikten sonra, ananemin her zamanki gibi tekli koltuğuna oturmuş, kahvesini yudumlarken gözlüğünün üstünden sabah gazetesini okuduğunu gördüm. Sıcacık gülümsemesiyle bize döndü ve:

- Günaydın kızlarr, bakıyorum da çok telaşlısınız. Umay kızım valla annen senden daha heyecanlı baksana yerinde duramıyor erkenden beni bile dikti ayağa diyip kahkahayı bastı.

Annemin de karşılığı gecikmedi tabi:

- Aaa iftiraya bak, bütün gece uyuyamadım demiyor da, erkenden ben kaldırmış oluyorum.''

Ananem bana dönüp göz kırptı.

Annem ile ananem arasında bazen böyle küçük şakalaşmalar oluyordu. Ananem şakalar yaparak annemi kızdırmaya bayılırdı. Annem biraz alınganlık yapar ama birkaç saniye içinde yine normale dönerdi. Bende bu tatlı atışmayı keyifle izlerdim.

büyük anneme  veda ettikten sonra nihayet evden çıkmıştık. Durak, evimize 10 dakika mesafedeydi. Durak geldiğimizde bomboştu, sabahın köründe kimse olmazdı zaten. Soğuk bir kasım günüydü, yağmur yağdı yağacak bir hava vardı sanki. Şimdiden üşümeye başlamıştım. Burnum kızarmış, ellerimi birbirine sürtüp ısınmaya çalışıyordum. Annem ise bir yandan sigara içiyor, bir yandan otobüsü kontrol ediyordu. Biraz zaman geçmişti ki, karşıdan durağa doğru gelen birini gördüm uzaktan. İlk bakışta dikkatimi çekmişti. Benim yaşlarımda, üstünde kendisine bol gelen siyah poları ve onunla uyumlu siyah dar paça pantolonu, saçlarının ön tarafları hafif uzun, kulaklık takmış olan bu çocuk, bize doğru yaklaşıyordu. Dikkatimi çekmişti çünkü tarzına bakılırsa çok gizemli bir hali vardı. Durağa kadar gelmişti ama henüz beni fark etmemişti bile. Düşünceli görünüyordu. Benden birkaç adım uzakta, yan tarafımda durdu. Bakmamaya çalışsam da yapamıyordum. Kulaklığı çıkardı ve eline doladı. Tam o anda, gözleri gözlerimle buluştu. Simsiyah gözleri, derin bakışları vardı. Hemen gözlerimi kaçırdım ve otobüse bakıyor gibi yaptım. Çok utanmıştım. O yine de bana bakmaya devam ediyordu ve beni süzdüğünü hissedebiliyordum. Tanımaya çalışıyor gibiydi. Ama ben onu burada ilk kez görüyordum. Dikkatim ondayken, bir anda annemin otobüs geliyor diyerek beni dürtmesiyle sıçradım ve anneme döndüm, tam o sırada otobüsün durduğunu ve az önce bizimle birlikte bekleyen çocuğun da aynı otobüse bindiğini fark ettim. İçimi garip bir ürperti sarmıştı, biraz da mutlu olmuştum sanırım. Dar otobüste ilerlemeye çalışırken, gözlerim boş bir yer arıyordu. Annem orta koltuklardan birine oturmuş, bana arkayı işaret etti ve oraya geçebileceğimi söyledi. Tam o sırada en arkada oturan siyahlı çocukla göz göze geldik ve ifadesiz bir şekilde yüzüme baktı. Gülümsemiştim ama yine de tepki vermemişti. Kendini beğenmiş ukala! diye geçirdim içimden ve mecburen de olsa yanına oturuverdim.

Yol boyunca sadece camdan dışarıyı izlemiştim. Sınava olan heyecanımı bastırmaya çalışsam da, içimdeki kıpırtı durmak bilmiyordu. Nihayet yol bitmişti ve sınavın olacağı okulun yakınındaki bir durakta otobüs durmuştu. Acele ettiğim için ve heyecanımın da etkisiyle bir anda yerimden kalktım ve tam ilerleyecektim ki, siyahlı çocuk da aynı refleksle yerinden kalktı. Omuzlarımız birbirine çarpmıştı ve o acıyla oturduğum yere oturur vaziyette düşmüştüm. Omzumun acısıyla sızlarken bir yandan omuzumu tutuyordum ki, siyahlı çocuk arkasını dönüp bana baktı ve elini uzattı:

''İyi misin?''

Şaşkın ve biraz da acıyla yüzüne bakarak:

''Evet iyiyim, omuzum sızlıyor sadece biraz.'' Dedim ve uzattığı elini tutarak olduğum yerden kalkıp teşekkür ettim. Gözlerime uzun uzun baktıktan sonra otobüsün önüne doğru ilerledi ve aşağıya indi. Bende arkasından indim. Otobüsün önünde beni bekleyen annemin koluna girdim ve okul kapısına geldik. Omzumun üstünden arkaya doğru baktım, gözlerim siyahlı çocuğu aramıştı, ama göremedim. Ne ilginç çocuk, bir anda kayboldu sanki..

..

Okul kapısının önündeki görevli kadın, elindeki megafondan okula seslenirken, kapıların kapanacağını ve acele etmemiz gerektiğini duyuruyordu okuldakilere. Annem yüzümü avuç içlerine aldı yanaklarımdan kocaman öptü ve gözlerime sıcak gülümsemesiyle bakıp:

''Sana güveniyorum kızım, bu sınavı kazanacaksın.'' dedi. Annemin sesindeki eminlik, bana daha çok güç vermişti ve en büyük motivasyonla okulun dış kapısındaki merdivenleri koşarak çıkmıştım. Görevli üstümü ararken, tekrar anneme dönüp gülümsedim ardından okulun içine nihayet girebildim.

Sırada oturuyordum. Birazdan hayatımın dönüm noktasını belirleyecek olan kağıt önüme gelecekti. Heyecandan kalbim hızlı hızlı atarken içimden kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

''İşte buraya kadar geldin. Berbat lise yılları bitti güzel kızım. Sen başardın, hepsinin üstesinden geldin ve bunu da halledeceksin. Tamam belki zorlanacaksın, ama halledeceksin. Sen güçlüsün. Daha önceki zorlukları da geçemem demiştin ama hepsi geçti. Hayallerin bu kağıt sonunda can bulacak. Hayallerini yaşayacaksın. Şimdi toparlan, ve güçlü kal. Bu sınavı sen kazanacaksın!''

Kendime verdiğim bu iç açıcı telkinler bana hep ne kadar güçlü olduğumu hatırlatırdı. Çevremdeki sevdiğim insanlardan güç aldığım kadar, kendime de yetebilmeyi biliyordum. En zor anlarda bile, iç sesimle konuşur destek olurdum. Gerçek benlik duygumun yanımda olduğunu bilmek ve onu dinlemek beni hep rahatlatırdı.

Saat tam 12'yi gösterdiğinde sınıftaki görevli, kitapçıkları dağıtmaya başladı. Ardından:

''Süreniz başladı, başarılar!''

İşte tam da zihnimin çanlarının çaldığı an. Sınav başlamıştı. Süreler geçiyor. Saniyeler, dakikalar geçiyor. Sakin ol. Odaklan. Sakin ol..

Bildiğim her şeyi unutmuştum sanki. Hep böyle olurdu. Bu his hep bu zamanı bulurdu. Ne zaman önemli bir sınava girsem, istersem 1 yıl çalışmış dahi olsam kağıt önüme geldiği an bütün kelimeler zihnimden sihirli bir güç sayesinde silinirdi sanki. Tamam şimdi bunları düşünmeyi bırak Umay. Ne yapıyorduk? İlk önce en kolay sorudan başlıyorduk..

Türkçe ile başlamıştım. Soruları yaptıkça da heyecanım azalmış, kendime güvenim artmaya başlamıştı. İşte böyle devam et güzel kızım!

..

Aradan tam üç saat geçmişti. Sınav sonu nihayet gelmişti. Yaptıklarımı son kez gözden geçiriyordum kii.. Görevlinin sesiyle bir an olduğum yerde irkildim.

''Süreniz bitti, kalemleri bırakın lütfen!''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 05, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kendine Yetme SanatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin