2. BÖLÜM "Dokunuşlar Başlangıçtır "

104 34 117
                                    

Karanlık bütün günahların üstünü örten kirli bir yorgandır.

Miguel De Cervantes 

***

Kelimeler boğazımda düğümlenirken susmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Gözüm salonun girişindeki büyük saate takıldı. Akrep ile yelkovan birbirini kovalarken evdeki bağırış sesleri giderek daha da büyüdü duvarların arasında. Yarattığım enkazın ortasına oturmuş öylece etraftan yardım dileniyorum birilerinin bu enkazın üstünü kapatıp beni gün yüzüne çıkarması için. Yirmi yıllık yaşantım boyunca böyle olmuştu çünkü.

Haldun Ulusoy. Onunla ilk defa gören bir insanın karşısında rahatça konuşması imkânsızdır. Gerçi ben doğdumdan beri kendisiyle yüz yüzeyim ama bırak konuşmayı yanında yürürken bile rahat olamam. Kaşlarının içi doğru biraz uzun olması sürekli çatık kaşlı sinirli gibi gözükmesine neden olurdu. Ama o zaten hep sinirli bir adamdı. Annem gibi naif, kibar bir kadın onun gibi diktatöre nasıl baktı hala anlamış değilim. Tamam belki biraz sertti, bir şeye haddinden fazla sinirlendi ama sabrına ve cesaretine toz kondurmak olmaz şimdi. Belirlediği hedefler uğuruna amaçları için yeri göğü yıkabilecek kadar inatçı bir adam. Bugün ki saygınlığına kolay gelmediği için kolay olan hiç bir şeyi sevmez. Dedemin, yalnızlığı seven bir adam olmadığı için, yanında tutma çabalarına karşı gelip bir gece vakti evden kaçmış. Cesurdur, cesartlidir aynı zamanda. Biraz da patavatsızdır kendisi. Olur olmadık kişilere ağıza alınmayacak laflar etmiş zamanında. Çok sürgün yemiş bu yüzden. Hiç akıllanmamış, şu an hâlâ aynı sivri dilliliğiyle devam etmekte. Ama söz konusu ailemiz olunca her şey bir kenara bırakılırıdı. Aldığı hiç bir davada ne bir suçluya ne bir haksıza taviz vermeyen babam her seferinden yaptıklarımın sorumluluğundan beni kurtarmış arkamda dağıttıklarımı toparlamıştı.

Babam mesleğine ihanet eden bir adam değildi. Sadece gamsızlığıyla nam salmış bir oğula sahipti.

Sanırım yaşamım boyunca bundan cesaret aldım. Ne yaparsam yapayım hangi suçu işlesem arkamda babam var nasılsa o kurtarır beni dedim. Babam yine vardı arkamda ama bu işten beni kurtarabileceğini meçhul. Kendimi batırmakla kalmayıp bütün umut dallarını ellerimle kırmıştım. Ben kendi hayatımın içine etmiştim.

Bu uyanılması zor bir kabus gibiydi. Ama acısı kabus olamayacak kadar gerçekti.

"Ulan geldin yirmi yaşına. Bu güne kadar sana bir fiske vurdum mu? Elim kalktı mı hiç ?Uslanmaz herif. Biraz adam ol akıllan diye elimden geleni yaptım. Millet gibi şiddete başvurmadım diye mi böyle oldun sen?" İşin içinden çıkamayan babam üzerine onu sıkan ceketini tek seferde çıkarıp salonun köşesine fırlattı.

Telefonla kamera kayıtlarının görüntülerine ulaşmaya çalışan amcam gözleri ekranda bir süre daha oyalanıp başını kaldırdı. Sıkkın bakışları babamı bulurken beni savunan sözlerini esirgemedi babamdan.

"Ya abi tamam sakin ol artık. Olan olmuş geri almak imkansız. Bak ben bizim çocuklara söyledim kamera kayıtlarını almışlar. Geride hiç bir iz kalmadı. Sakin kafayla düşünelim."

Harun Ulusoy. Yediğim her haltı temizleyen babamın baş yardımcısı. Kapı gibi adamdır. Eğer sırtınız ona yaslıysa gönül rahatıyla gözlerinizi kapatabilirsiniz. Kendini ateşe atarda yine de sizin zarar görmenizi engellerdi. Öyle mert bir insandır benim amcam. Tabi bu bakış açısına göre değişebiliyor. Mesela babama göre amcam zorba bir adamın ta kendisi.
Dedim ya bakış açısı önemli. Benim gözümde bırak zorba olmayı ikinci babam sayılırdı. Çünkü az babalık etmedi bana. Her düştüğümde babam kaldırsa, o sarardı yaralarımı. Babam ne kadar beni kurtarsa da bağıra bağıra azarlamayı bilirdi. Amcamsa her azarda yanımda olup babam gittikten sonra üzülmemi engelleyip güldürendi. Vesselam güzel adamdı benim amcam.

Yarım ve YalnızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin