zéro

33 10 5
                                    

...

For my forgetten friend

...

Daha önce hiç tamamen hislerden oluşan bir rüya gördünüz mü? Liseye başlayacağım günün habercisi olan alarm çalıp beni uyandırmadan önce varlığımın her tarafını, bir yere ya da birine alışmışlık, aidiyet hissi kaplamıştı. Tek hatırladığım şey sıcak bir gülümsemeydi. Rüya mı görmüştüm yoksa hayallere mi kapılmıştım bilmiyorum ama uyandığımda gayet uykumu almış ve enerjiktim. Önümüzdeki dört yılımı geçireceğim bir ortama ilk adımlarımı atacağım için karın bölgem adeta henüz akort edilmiş bir gitarın telleri kadar gergindi. Vakit kaybetmemek için hızlıca üzerimi değiştirdim ve aynı hızda aşağı indim. Annem ve babam çoktan kahvaltı masasına oturmuşlardı. Masadaki yerimi bulunca annem ve babamın endişeli gözleri bana odaklandı.

"Asıl gergin olması gereken benim ama ben iyiyim. Neler oluyor?" dedim.

Gözlerindeki korkuyu çok net görebildiğim annem neredeyse acı bir şekilde gülümsedi ve

"Sadece yeni bir ortama gireceğin için heyecanlıyız" dedi.

Karnımdaki gerginlik babamın olağan dışı sessizliği ile yerini ağırlık hissine bıraktı. Sanki ortamdaki yerçekimi bir anda artmıştı.

"Hey, söylediğim gibi ben iyiyim" dedim ve o an için olabilecek en gerçekçi gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Hemen yanımdaki sandalyede oturan annemin içi biraz rahatlamış gibiydi çünkü her ne zaman hafiften tavşanı andıran dişlerimi ortaya çıkaracak kadar gülümsesem bir yananağımı baş, diğer yanağımı işaret ve orta parmağı ile kavrayıp sıkar ve beni bir bebek gibi severdi tıpkı şu anda yaptığı gibi. Normal bir günde artık bebek olmadığımı iddia eder ve biraz somurttuktan sonra gülmeye başlardım. Ama annemin ve dolaylı yoldan babamın içini rahatlatmak için hafif bir gülümseme eşliğinde annemin yanaklarımla oynamasına izin verdim.

Ailemle yaptığım kahvaltıdan sonra çantamı aldım ve okula doğru yola koyuldum. Biraz ilerledikten sonra yolda lise üçüncü sınıfa giden komşu çocuğu Namjoon Hyungu ve neredeyse onun kadar uzun boylu bir arkadaşını gördüm. Yeni çıkan bir kitap hakkında öyle şiddetli tartışıyorlardı ki yanlarından geçtiğimi görmediler. Yolun sol tarafından sessizce geçip giderken 'Keşke beni fark etselerdi, en azından okula tek girmek zorunda kalmazdım' diye düşünmeden edemedim.

Okula gidene kadar 'Of, umarım içeri girerken takılıp düşmem. Umarım sınıfta kendimi tanıtırken kekelemem. Ya konuşurken tükürürsem?' gibi histerik düşüncelerle boğuşurken her şey çok hızlı ilerlemişti ve öğretmenden biraz önce sınıfa girip öğretmenin komutuyla kendimi tanıtıp yerime oturmuştum bile.

Tanışma faslı, derslerin, okulun ve öğretmenlerin tanıtımı ile birlikte çabucak öğlen olmuştu. Sıra arkadaşım Kim Taehyung ve hemen önümüzde oturan Park Jimin ile birlikte yemekhaneye doğru yürümeye başladık. Yemekhaneden çok, düzenli bir kaosa adım atmış gibiydik. Her ne kadar her şey sıraya göre ilerlese de ortam çok kalabalıktı, bu yüzden hem ses hem görüntü kirliliğine maruz kalıyorduk. Önce sağımdaki Park Jimin' e sonra solumdaki Kim Taehyung' a baktım. Önüme dönerek başımı hafiften salladım ve derin bir nefes verip ilerlemeye başladım.

Neredeyse sonsuz gibi görünen sıra sonunda bize geldi ve yemeklerimizi alıp ilerlemeye başladık. Neredeyse şanssızlığımıza- tek boş masa yemekhanenin belki de en gürültülü masasının hemen arkasındaydı. Buruk ama başkalarına kaptırmamak için hızlı bir şekilde masaya ilerledik. Oturduk ve birbirimizi daha da tanımamıza yardımcı olacak sohbetler eşliğinde yemeye başladık.

Remembrance |Yoonkook|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin