Bölüm 1

69 3 0
                                    

Bir stüdyo odasında beyaz tenli, uzun kumral saçlı, oldukça yakışıklı bir delikanlı bir sandalyede oturuyordu. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı. Elindeki kalemi çevirirken derin bir düşünceye daldığı görülüyordu. Kalemi her çevirişinde öfkesi artıyordu. En sonunda kalemi çevirmeyi bırakıp onu masaya fırlattı.

—Besteymiş! dedi öfkeyle. Aklında şirketin sahibinin sözleri geldi.

—Halk yıllardır şarkılarını dinliyor Mete. Onlar sana değer veriyorlar. Sesini beğeniyorlar. Sesini iyi kullanı-yorsun ama şu dönemde bu yeterli değil. Çevrede rekabet var. Senin rakiplerini geçmen gerek. Bu yüzden onların yapmadığı bir şeyi yapmalısın. Halka sorduk ve onlar senden söz ve müziği sana ait olan bir şarkı istiyorlar. Düşündük de bu oldukça mantıklı geldi. Bu yüzden hemen bir beste yapıyorsun ve üzerine bir söz yazıyorsun. Sonrasında onu çekip yeni çıkacak albümüne bu parçayı koyduk mu satışların yüzdesi fırlar. O yüzden bu dediklerimi hemen yap.

—Ben durduk yere nasıl beste yapayım? Düşün, düşün, dedi sinirle düşünerek. Biraz daha kalem çevirdi. Sonra gitarını eline aldı. Tellerini biraz tıngırdattı. Beste yapma moduna girmiş gibiydi. Çaldı, çaldı. Sonra durdu.

—Bence oldukça güzel ama şirket bunu beğenmez. Onlara göre bu berbattır! Neyini beğenmezlerse? dedi memnuniyetsizce. Bir süre daha gitar çaldı. En sonunda yorgun bir şekilde gitarı bıraktı.

—Ne yaparsam yapayım bestelerim önceki albüm-lerimdeki şarkılara benziyor! Şirket bunu hiç kabul etmez. Yenilik lazımmış! Neden birine para verip onun bestesinin üzerine benim adımı yazmıyoruz ki? Kimse o kadar paradan sonra ağzını açıp da "bu beste benimdi" demez. Ama gel de bunu şirkete anlat! dedi ve biraz daha beste yapmak için uğraştı. Sonrasında yorgunluktan uyuyakaldı.

* * *

Mete bir sokakta yalnızdı. Çevrede kimse yoktu. Ortalık sisliydi. İleride birini gördü. Hızlıca onun yanına koştu. Ona yaklaştı.

—Hey! dedi. O delikanlı ona bakmadı bile.

—Hey! Sana dedim! dedi Mete sesini yükselterek ve o delikanlıyı sertçe kendisine çevirdi. Sonra korkuyla geri çekildi. Karşısındaki kişinin kendisinin dağınık saçlı, kirli bıyıkları ve kirli sakallı olan hali olduğunu gördü. Karşısındaki kendisi ona önemsemeyerek baktı ve yürüdü. Mete onu tuttu.

—Sen kimsin? dedi öfkeyle.

—Gerçek bu değil, dedi karşısındaki hayal kırıklığına uğramış bir şekilde.

—Doğru. Sen gerçek ben değilsin. Kimsin söylesene! dedi Mete rahatlamış bir şekilde.

Karşısındaki ona baktı.

—Sadece gerçek bu değil, dedi.

—İyi! Kim olduğunu söyleme! Ben neredeyim onu söyle! dedi Mete onu umursamadan.

—Gerçek bu değil.

—Bana bak! Sen çok oldun! Ne sorsam "gerçek bu değil, gerçek bu değil"! Neredeyim, dedim! dedi Mete iyice öfkelenmiş bir şekilde.

—Gerçek bu değil.

—SÖYLE O ZAMAN GERÇEK NE? dedi Mete öfkeyle. Karşısındaki ona ilgisizce baktı ve yürümeye başladı.

—BEKLE! dedi Mete ve onun peşinden koşmaya başladı. Ne kadar hızlı koşsa da o delikanlıya yetişemedi.

—Bu çocuk uçtu mu? Neredeyim ben? dedi Mete çevreye bakınarak.

—GERÇEK BU DEĞİL! diye yankılanan bir ses her yeri kapladı. Mete sıçrayarak uyandı. Terini sildi. Saate baktı. Saat on bir gibiydi.

—Ne tuhaf bir rüyaydı! Neyse ben bir şeyler bestelemeye çalışsam iyi olur, dedi ve yine bir şeyler bestelemeye çalıştı. Sonuç yine aynıydı; başarısız. Stüdyodan dışarı çıktı. Mutfağa girip hizmetçisinin hazırladığı kahvaltıyı yapmaya başladı. Bu sırada da rüyasını düşünmeye başladı. Kendi kendine konuşarak düşününce olayı daha iyi anlıyordu.

—Evet, ne demişti? "Gerçek bu değil" Aslında doğru. Gerçekte benden iki tane yok-

Kapı zili çaldı.

—Doğru, benden iki tane yok. Ben tekim. Gelenler medyadan mı acaba? Öyleyse üstümü değiştirmem gerek. Ya da üzerimdeki dağınık giyimden gece uyumayıp çalıştığımı anlayabilirler, ki bu da imajım için olumlu bir haber olur, dedi Mete hevesle ve kapıya yöneldi. O sırada hizmetçi kapıyı açmıştı. Mete gelen kişinin kız kardeşi olduğunu görünce memnuniyetsizce mutfağa geri döndü ve sandalyesine oturdu.


Gerçek Ben (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin