"Baba son bir bölüm izleyecek ve uyuyacağım,yemin ederim" dedim telefondaki babama inandırıcı olduğunu umduğum bir ses tonuyla.
"Senin son bir bölümlerini biliyorum minik cadı ama inanmış gibi yapacağım, yemek yedin mi?"
"Yedim merak etme" diye minik bir yalan söyledim.Birazcık yalandan zarar gelmezdi sonuçta
"İnanmadım beceriksiz yalancı, dolabın üstüne 50 lira bırakmıştım. Git aşağıdaki marketten kendine noodle felan al ve lütfen ben yarın gelene kadar hayatta kal. Seni seviyorum"
"Tamammmm , sen gelene kadar hayatta kalacağım ve ben de seni seviyorum"
Ardından kapanan telefonla yatağımda üşengeççe yayıldım.
Acıkmıştım, babam varken ne güzel bana lezzetli yemekler hazırlıyordu ama böyle iş gezilerine çıktığında kendi imkanlarımla yaşamam felan gerekiyordu. Bunlar benim için zor şeylerdi.
Annemin vefatından sonra babamın her şeyi olmak ve bu yüzden el üstünde tutulmak benim suçum değildi. İnsanlarla konuşmayı felan da sevmezdim, insanlar salaktı.
Homurdana homurdana karnımın sesine daha fazla dayanamayıp yataktan kalktım ve mutfağa gittim.
Yenilebilecek her şeyi çoktan sömürdüğümü bildiğim halde buz dolabının kapağını açıp dolapla bakıştım biraz, aşağı inmek şarttı.
Dolabın üstünden 50 liramı aldım ama o sırada içeri giren sert rüzgarla içim ürperince camı kapamak için mutfaktaki pencereye ilerledim
Camı kapatmadan önce gözlerim yıldızlara takıldı, ekrana bakmaktan ağrıyan gözlerim uzun zamandır gök yüzüne değmiyordu. Bu yüzden pervaza yaslanıp biraz gökyüzünü izledim.
Aniden yan taraftan gelen kuş sesiyle dikkatim ve başım aynı anda sağ tarafa dönmesi, ben dönünce ağzıma uçarak bir kuşun girmesi, benim mide bulantısı ve şokla sıçramam, geri geri pencereden düşmem . O anki korkum ve bir şeyleri idrak etme çabam...
Yerde şimdiye kadar yaşadığım en büyük fiziksel acıyı yaşarken aklımdan hızla geçti bilincimin yavaşça kaybolmasından önceki birkaç saniye.
Acıyordu, ölmek acıtıyordu. Sonrasını düşünmek ve öncesini düşünmek daha da acıtıyordu.
Babama söylediğim son söz aklıma gelince burukça güldüm içimden "Tamammmm , sen gelene kadar hayatta kalacağım ve ben de seni seviyorum"
Salağın önde gideni, geride durmayanı hatta en önde bayrak sallayanıydım. Babam beni 1 günlüğüne yalnız bırakıyordu ve ben ölüyordum. Hem de ağzıma giren lanet bir güvercinle!
Gözünden süzülen bir damla yaş ile karanlığa gömülen ben, annemin yanına gidiyordum.
Sıkıcı ve sıradan bir kız
Sıkıcı ve sıradan bir hayat
Sıkıcı ama kesinlikle sıradan olmayan bir ölüm.
Bu da benim öykümdü
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıradan Savaşçı
FantasySıradan bir kız Sıradan bir hayat Sıradandan çok uzak bir ölüm Ve Fazlasıyla anormal bir diriliş ___________________________