"Nevra otur hadi." Ayşe küçük kardeşine sakin bir şekilde yaklaştı, eğer üstüne gidecek olursa asla onu dinlemeyeceğini biliyordu çünkü. O tıpkı annesi gibiydi, babası her zaman annesinin bu fevri tavırlarından dert yanmaz mıydı zaten. Ama Engin Akyurt hiçbir zaman karısı Levin'i değiştirmeye çalışmadı, biricik karısına ilk gün olduğu gibi aşıktı ve onun bu ele avuca sığmaz çocuksu hallerini seviyordu. Her gün ettiği dualar kabul olmuş ve güzeller güzeli karısından tam üç tane kızı olmuştu. Engin, Ayşe'yi ilk kucağına aldığında o gözlerdeki zekayı görmüştü.
"İlk çocuğumuz sana benziyor sevgilim. Gözlerinden zeka fışkırıyor resmen."
"Belki ikinci sana benzer ne dersin?" Gerçekten Levin'in dediği gibi oldu, Ayşe beş yaşına geldiğinde Elif doğdu. Engin'in minik kızının yüzünde gördüğü memnuniyetsiz tavır kendine çok tanıdık gelmişti.
Sanki aynaya bakıyordu.
Aslında Engin öyle dışarıdan görüldüğü gibi mahkeme suratlı, kaba ve kinci değildi tam aksine eğlenceli biriydi hatta fazla eğlenceli. Nevra doğduğunda ise Engin gözlerinin kör olmasını diledi, yok olup gitmek istedi yanına yeni doğan kızını alıp kayıplara karışmak istedi. Küçük kızının saç dibindeki silik yazıyı görmüştü ve o an yemin etmişti, ailesini bu işten uzak tutacağına. Zaten Levin ile tanıştıktan sonra bırakmıştı her şeyi ama bu doğan çocuk ile her şeyin tekrar başlayacağının farkındaydı.
Hiçbir şey eskisi gibi değildi ve Engin bunu biliyordu ve bildiği bu korkunç gerçek onu daha çok korkutuyordu. Bir şey yapması gerekiyordu belki hızlı olursa bebeğin dünyaya geldiğini diğer zamanlara haber veren sirene engel olabilirdi. Karısını ve yeni doğan minik kızını hastanede bırakıp uzun zamandır gitmediği mabede doğru sürdü arabasını. Eski dostu Victor'dan sireni çalmamasını isteyebilirdi nede olsa onun canını az kurtarmamıştı. Yıllanmış mabedin önünde durduğunda hızlıca indi arabadan her saniye onun ve ailesinin aleyhine işliyordu. Merdivenden koşturarak çıktı ve en sondaki kata geldiğinde koridorun sonundaki odaya dikti bakışlarını, burası hâlâ hatırladığı gibiydi nasıl bıraktıysa buraları hiçbir değişiklik yoktu. Aynı mistik koku ve hâlâ aynı korku ve tabiki asıl duygu heyecan...
"Neler oluyor bu ne saygısızlık?" Hızlıca açtığı kapıyı çalma gereksinimi bile duymamıştı Engin.
"Ooo kimleri görüyorum sen buraya uğrar mıydın kimyacı? Nasılsın bakalım, neler yapıyorsun sıradan hayatın nasıl gidiyor?"
"Sohbete gelmedim Victor, senden bir şey istemeye geldim." Victor eski arkadaşı Engin'e baktı, önceden saatlerce muhabbet ettiği adam şimdi nasılsın demeyi bile unutacak kadar ne yaşadı?
"Öyle mi, dinliyorum." Ayağa kalkıp eski masasının etrafından dolaşıp Engin'in karşısında durdu.
"Doğum sireni. Onu çalma." Victor duyduğu şey karşısında kaşlarını çattı, bu adam kendisinden ne istediğinin farkında mıydı acaba?
"Ne?"
"Dediğimi duydun, senden o sireni çalmamanı istiyorum."
"Bu mümkün değil hem sen nereden biliyorsun yeni bir Yolcunun doğduğunu? Ayrılırken bütün bağlarını kesmemiş miydin? Yoksa hâlâ bizimle bağını koruyor musun?" Engin hırsla saçlarını geriye attı.
"Bağlarımı bu kapıdan çıktığım gün kopardım Victor, bunu sorgulamak yerine senden istediğim şeyi yapsan?" Engin'in telaşlı haline anlam veremeyen Victor nedense kötü şeylerin olacağını hissediyordu.
Ve o hiçbir zaman hislerinde yanılgıya uğramamıştır.
"Çok şüpheli duruyorsun eski dostum, benden böyle bir şeyi neden istiyorsun? Hem yeni bir Yolcunun doğduğunu nereden çıkardın bana öyle bir haber gelmedi." Victor sözünü bitirir bitirmez iki gong sesi duyuldu küçük ve eski odada. Victor olduğu yere sabitlenirken Engin'in dizlerindeki son derman parçası da yok oldu ve yere düştü.
"Ama sen? Nasıl bildin?" Victor şaşkınlıkla Engin'e doğru iki adım attı, gözyaşları içinde ne yapacağını düşünen Engin başını kaldırdı ve Victor'un gözlerinin en içine baktı. Gördüğü şey ile başına yıldırım düşmüş gibi oldu Victor, korkuyla ağzından çıkan tek kelime bütün mabedin duvarlarındaki soğukluğu bu odaya topladı.
"İsyancı..."
"Lütfen bana yardım et ve o sireni çalma, yoksa bebeğimi alacaklar benden. Ayşe olmadan nasıl yaşarız?" Victor karşısındaki gözü yaşlı adama baktı kimdi o baktığı kişi? Bu soruya karşı zihninde bir sürü cevap belirdi; dostum o benim, hayatımı kurtaran görev arkadaşım. Bütün bunları geç; karısını seven aile sahibi bir adam fakat her şeyden önemlisi bir insan.
En çokta sevgi dolu bir baba...
Diğer yanda da uyması gereken kurallar, görevinin gerektirdiği şeyler... Aldığı emirler, sorumluluklar, soğuk yüzlü üst kademe ve diğer zamanların güvenliği, hepsinin sorunsuz ilerlemesi için bu dünyada olan "her şeyi" diğer zamanlara iletmesi gerekiyor elbette doğan bir 'isyancı' da bu "her şeyin" içinde yer alıyor.
Bölümün Sonuna Geldik.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -Umarım beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP: ZAMAN YOLCUSU
Randomİçinde yaşadığı dünyanın kendilerine dayattığı katı kuralları yok sayan bir kız... Bilinmiş ve güvenli kabul görülen bütün kalıpları yıkıp, aslında hiçbir şeyin o kadar zor olmadığını yaşadığı topluma gösterebilecek mi? Kalkıştığı iş boynundan büyük...