chapter one.

340 41 32
                                    

"hayır, hayır! bırakın beni adiler!" harry dişlerinin arasından tıslarcasına konuştuğunda kollarını, kolları ile saran iki adama tekmeler savurmaya çalışıyordu.

"zorluk çıkartma! bu senin hiç yararına olmaz." dediğinde memurun  sakinliğini koruduğu ses tonu ve kolunu sıkışı daha da sinirlendirmişti onu. yine de pes etti, debelenmek yerine bir şeyler düşünmeliydi.

flash back

harry, güneş gözlüğünü ve beresini takmış, terk edildiğini düşündüğü evin oraya çömelmişti bile. gri renkli bandını çıkarmış ve evin bodrum katına ait olduğu düşündüğü cama bantı yapıştırmaya başladı.

bant, cama belli bir şekilde yapıştırıldığında daha az ses çıkarıp -kimsenin dikkatini çekmemesi açısından harika bir şeydi- daha kolay bir şekilde parçalanıyordu. olabildiğince az hasar alıp daha büyük parçalara ayrılıyor ve banda yapışıyordu. böylece etraf da kirlenmiyordu. yani kısmen.

bantın rahatsız edici sesi sonuncusunu koparmasıyla birlikte kesildiğinde rahat bir nefes vermişti. gerilmişti. deri eldiveninin içinde ellerinin terlediğini hissedebiliyordu.

hayır, harry bir çömez veya acemi değildi. aksine, bu iş onun için çocuk oyuncağıydı. ama daha önce hiç bu kadar işlek bir caddede ne bir iş yapmış ne de yeterli araştırma yapmadan bir evi soymaya kalkışmıştı.

paraya ihtiyacı vardı, çok fazla ve çok acil. bu yüzden gideceği evi araştıramadan sadece kulaktan dolma bilgiler ile bunu yapıyordu.

hala gergindi harry, derin bir nefes almış ve geriye çekilip ellerinden destek alarak, kalçası hafifçe havadayken bacaklarını uzatmıştı. sağ bacağını geriye çekti ve ani bir hızla tekmesini cama doğru attı.

çıkan tok bir ses ile gülümsemiş ve etrafına şüphe ile bakmıştı. temizdi. birkaç kere daha aynısını yapıp kendine daha çok yer açıyordu. sığacağı kadar kırıp yavaşça toparlanıp oraya doğru eğildi. kafasını boşluktan sokup içeriye bakındı.

karanlıktı. el fenerini çıkardı ve açma tuşuna basıp feneri dişlerinin arasına sıkıştırdı. kafasını geri çekip döndü ve bacaklarını boşluktan sokmaya çalıştı. camlar onu zorluyordu.

nefesini tutup bir bacağını aniden ittiğinde feneri çok sert bir şekilde ısırmış ve ağzından boğuk bir inleme çıkmıştı. muhtemelen pantolonu yırtılmış ve bacağında uzun bir kesik vardı.  dolan gözlerini kırpıştırıp diğer bacağını daha dikkatli bir şekilde soktu.

karnını camların kırık ve sivri uçlarına değdirmemeye çalışarak geçirmeye çalışmıştı. yine başaramadı. ağzından küçük bir inleme daha kaçtığında ayaklarıyla basacak bir yer aradı ve bulduğunda basıp geri kalan gövdesini rahatça çıkardı.

eldiveni ile gözlerini silmiş ve fenerini çıkarmıştı. yaptığı ilk iş yaralarına bakmaktı. çizik çoktan pantolonunu mahvetmiş ve ufak kanlar sızdırmıştı, karnında ise kan damlatmayan ufak çizikler vardı. neyseki her iki kısımda da derin yaralar yoktu. aldırış etmemeye çalıştı.

kurumuş ince ve dolgun dudaklarının üzerinde dilini gezdirdi ve bir soluk aldı. fenerini etrafa doğru doğrultup çevreye bir göz attı. tozlu ve dağınık bir kiler işlevi gören bir bodrum katından farkı yoktu.

yine de şansını deneyip bir şeyler aramaya başladı. raflara bakarken yüzünü buruşturmadan edemiyordu çünkü çok tozluydu. nefes alırken öksürmeden edememişti.

tozluydu, fazlasıyla.

raftan geri çekilip bir sandık gördüğünde gözleri parlamıştı. terk edilmiş bir evden daha güzel bir şey varsa, terk edilmiş bir evin bodrumundan çıkan bir sandıktı. içinden çıkabilecek şeyleri düşündükçe sırıtıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 01, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

madhouse - larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin