Taehyung ve Jungkook
karşılaşmadan 11 gün önceTaehyung şu an ağlamamak için son çabalarını veriyordu. Hayatındaki kötü olaylar hakkını dolduralı çok olmuştu çünkü. Buraya kadar dayanması da zaten onun sabrıyla alakalıydı ya da sabretmesini sağlayan kardeşleriyle. Canının yanmasının sebebi babasının eve sarhoş gelmesi değildi evet 8 yıldır babasının eve giriş çıkış saatinin belli olmadığı bu karmaşada tek düzenin babasının sarhoş olması değildi asıl sorun; hele annesinin bir yaşındaki kız kardeşi Ji-won'u bile düşünmeden onları terk edip babalarının bu hale gelmesine neden olması hiç değildi. Bunlar ilk 14 yaşında iken yaşadığı ama artık rutin haline gelmiş bir durumdu. Zaten şu an kendisi ile ikiz kardeşi Jimin 22 yaşında, ortanca kardeşi Yeonjun 20, en küçükleri Ji-won da 9 yaşındaydı ve onlara bakabileceği bir işte çalışıyordu. Onları terk etmeden önce Taehyung'a annesinin öğrettiği çiçekçilikle ilgilenmeyi o gidince mecburen bırakmamış ve küçükken en sevdiği şeyler olan çiçeklerle ilgilenmeye devam etmiş, o güzelim çiçekler baktığı her gün annesinin yokluğunun acısını tekrar tekrar yaşatsa da kardeşlerine bakabilmek için kendi acısını boşvermişti. Bu yaptığıyla da gurur duyuyordu. Çünkü her ne kadar Taehyung okula gidememiş olsa da Jimin de Yeonjun da kocaman adamlar olmuş, küçükleri Ji-won da büyümüş yüzüne bakmaya kıyamadığı şirin mi şirin bir kız çocuğu haline gelmişti, üçü de güzel yetişmişlerdi ve okullarına devam ediyorlardı.
İlk başlarda onları sakinleştirebilmek için neler neler yapmıştı o günleri hatırlamayı hiç mi hiç istemiyordu. Kardeşlerinin canının yandığı zamanları yok etmek istiyordu. Ne annesi ne de babasının yokluğu önemli değildi şu an. Ebeveynleri var mıymış yok muymuş hiçti onun gözünde bunlar, kardeşleri için sırtlanıp katlanabildiği şeylerdi. Kardeşleri mutlu olsun o kadardı, mutlu olabilme eşiği buydu Taehyung'un. Onlara hem anne hem baba olduğunun farkında değildi doğal olarak yapması gerektiğini düşündüğü şeylerdi hepsi. Sekiz yıldır uğraşmasına da değmişti.
Şimdi kardeşleri hem sağlıklı büyümüş hem de eğitimleri için ellerinden gelen uğraşı veriyorlardı. Yeonjun liseyi bitirmiş üniversite için hazırlanırken Jimin de üniversitesini bu sene bitirecekti; Ji-won ise daha ilkokulda olmasına rağmen sınıf birincisiydi. Kardeşleri ara ara onun da en azından ortaokulu bitirmesi gerektiğiyle alakalı baskı yapsa da durumlarının buna yetmeyeceğini düşünüyordu ve haklıydı da. Ama bunun için hiçbir zaman içi sızlamıyor veya üzgün hissetmiyordu. Çünkü ona göre yapması gerekeni yapıyordu, çalışması gereken süreden bir dakika bile eksiltmek istemiyordu, hayatlarının şimdi bu kadar mutlu bir şekilde devam edebilmesi bu sayede olmuştu.Fakat o kadar yıl sonra kendi elleriyle kurduğu bu küçük mutlu yuvalarını kaybetmek üzereydiler işte; buydu onu yıkan... Babasının çalışmadan her gün harcadığı paralar onlara ödenemeyecek kadar büyük borçlar olarak dönmüş şu an evlerine gelen mahkeme kararında da evlerinin on gün içerisinde satışa çıkarılacağı yazıyordu. Küçücük olan bu evleri bile olmayacaktı artık. Nereye gidebilirdi bilmiyordu. Ne yapacağı ile ilgili tek bir fikri yoktu beyni donmuş bir şekilde dükkandaki sandalyenin ucuna kıvrılmış neredeyse düşmek üzereydi ama bunun bile farkında değildi dünyayla arasına bir bağ örülmüştü. Sadece kendisi olsa bir yer bulurdu elbet dışarıda bile uyurdu hatta ama ya kardeşleri. Hep birlikte yaşayacakları bir ev bulup ayrıca evi geçindirecek yeni bir iş bulmasının ne kadar zor olacağını tahmin etmek güç değildi. Ücrada köşede olan çiçekçi dükkanını bile kiralamak için ne kadar uğraşmıştı.
Düşünceleriyle sıkılan kalbi patlamak üzereyken ikizi Jimin okuldan direkt dükkana gelmiş, her zaman yaptığı gibi dükkanın kapısını Taehyung ile kendileri için belirledikleri şifreli çalışını ağzı ile de tekrarlayarak tıklatmıştı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Masumiyeti (Taekook)
RomanceBirinin parasını diğerinin hayatını kurtarma derdinde olduğu iki kişinin bir oluşunun hikayesi