AHİT

224 6 0
                                    

Şehir halkı gecenin ortasında meydanda toplanmıştı. Ölümsüzler divanı denilen meclisi savunan hisarın üzerinde yanan ateşler meydanda toplanan kalabalığın üzerine güneş gibi aydınlatıyordu. Gece büyücüsü asası ile kadim merdivenlerin tepesine çıktı. Gür bir sesle kendini izleyen kalabalığa:

"Üç Güneş ve karanlık gece üzerine yemin olsun ki sizi korumak için bu ahit yapıldı. İnsanlar hatırlamaz. Ölümsüzler unutmaz. Binlerce yıldır sizi koruyan bu ahidin hakkı neyse bunu vereceksiniz.'' dedi. Kalabalık hep bir ağızdan adlarının kazılı olduğu kolyeleri sağ ellerine almış şekilde sallayarak:

"Huuu" diye cevap verdi.

Gece büyücüsü asasını bir kez daha kaldırdı ve:

"Bir yıl yaşamanın bedeli bir gün acı çekmektir. Ailenin yaşlanmasının bedeli, çocuğunun kanını vermektir." diye haykırdı.

Şehir halkı yine :

"Huuu" diye inledi. Gece büyücüsü asasını indirirken:

"Şimdi evlerinize gidin. Çocuklarınızla son yemeğinizi yeyin. Son kez oturun. Son kez konuşun ve Güneş doğarken Ölümsüzlerin kararına saygı duyun. Şüphesiz ki divan adaleti savunur ve sizin bilmediğiniz pek çok fayda acınızda var olur. Güneş doğarken kervancılar evlerden seçilmiş çocuklarınızı alacak. Bu sene de toprak verimli olacak ve bizler Elflerin gazabından korunarak insanlığı bir yıl daha yaşatacağız." dedi. Sonra sesini iyice gürleştirip bağırdı:

"Dediklerimi tekrar edin Kurialılar.

Kan akmak içindir.

Can gitmek içindir.

İnsan ölmek içindir.

Şehir halkı yaşasın!"

Büyücünün dediklerini şehir halkı haykırarak tekrar etti. Son sözler de bitince büyücü arkasını döndü ve onu takip eden divan üyeleriyle birlkte hisarın merdivenlerine doğru yol almaya başladı. Şehir halkı da çocuklarıyla evlerine dağılmaya başladı. Her yıl aynı dönemde olan bu olay yine tekrarlanacaktı. Divandaki büyücüler şehrin vergisi olarak seçtikleri çocukları Kara Elflerin kadim diyarına doğru bir kervanla gönderirlerdi. Çocukların oraya gitmesinin tek sebebi Kara Elflerin yaşaması için gerekli olan kanı sağlamaktı. Kara Elfler insan kanına dayanamazlardı. Anlatılanlara göre binlerce yıldır insan soyunun tükenmemesi için bu ahit geçerli olmuştu. Herkesin hayatta kalabilmesi için her yıl 40 ailenin çocuklarından ayrılması gerekiyordu.

Hiçbir aile buna karışamazdı. Şu ana kadar çocuğunu vermek istemeyen ailelerin başlarına korkunç şeyler geldiğini herkes bilirdi. Bir baba çocuğunun alınmasına karşı çıkarsa en iyi ihtimalle diğer çocukları da kervanla Kara Elf diyarına gönderilirdi. Hatta geçmişte bir ailenin kervana gönderilmeden şehir içinde topluca yok edildiği de söylenirdi. Bunu bilen aileler sabahında seçilen çocuğun kendilerininki olmasın diye dua ederek ama eğer ki kendi çocuğu seçilirse diye de çocuklarıyla olan son gecelerinde onları mutlu etmeye çalışarak sabahı görürlerdi. Aileler evlere girdiğinde sanki bir şenlik varmış gibi şarkılar, müzik ve gülüşmeler duyulmaya başlandı. Yalnızca bir evden ne müzik ne de kahkaha duyuluyordu. Lonca başkanının konağının mahzeninde yuvarlak bir ağaç masanın etrafında toplanmış dört adam kandil ışığı ile aydınlanmış yüzleri birbirlerine dönük halde konuşurlarken çocuklarını ayaklarında sallayarak uyutmaya çalışan dört kadın da hemen arkalarında görülüyordu. Üzerinde ham deriden bir zırh giyen ve göğsünde gümüş bir anka kuşu işlenmiş olan uzun saçlı uzun boylu esmer adam:

"Çocuklar 5 yaşında ve beş senedir hiçbirimizin çocuğu seçilmedi. Yarın içimizden birinin çocuğunun seçileceği kesin gibi."dedi. İnce beyaz ipekten gömleği altın tellerle işlenmiş olan Lonca başkanı söze girdi.

"Bunu defalarca konuştuk Mergen. Kervancılara çok iyi bir ödeme yapacağız ve bu sene de bu odadaki kimsenin çocuğuna dokunulmayacak."

Masanın diğer yanındaki yeşil urbası ensesinde biten sarı uzun saçlarını kahverengi bir bandın sardığı ince yüzlü adam:

"Bakın kardeşlerim, bu sene de ödeme yapalım ama hangi parayla?Her sene miktarı arttırdı kervancılar ve bu sene de ne kadar isterler kim bilir?"dedi.

Lonca başkanı başını öne eğip derin bir nefes çekerek:

"Şimdi kervancıbaşı gelir ve ondan ne istediğini öğreniriz."dedi. Biraz sonra mahzene açılan ağır taş kapının dönerek hareket ettiği görüldü. Gelen kişi kervancıbaşı olmalıydı."

Geniş göbeği ketenden tapılmış tuniği ve deri kemeri ile içeriye yüzünde merhamet namına bir şey kalmamış olan kervancı girdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 12, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AHİT KIRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin