"Park Jimin!"
"Jeon Jungkook!"
Jungkook sinirli gözleriyle koltukta yatmış ve onu umursamayan hyungunun karşısında dikiliyordu. Jimin ise, izleyemediği televizyon ve Jungkook'un gereksiz ısrarları yüzünden sinirle solumakla meşguldü.
"Hyung o kızın amacı başka, neden bana inanmıyorsun? Güvenmiyorum ben ona ya! Kaç kere başkasıyla öpüşürken gördüm ve sen hala onun ne için düzenlediğini bildiğin sözde "partiye" gideceğim diyorsun."
Jimin en sonunda dayanamamış olacak ki televizyonu kapatıp kumandayı koltuğa fırlatmış ve öfkeyle ayağa kalkmıştı. Bu ani hareketle yakınlaşmaları sonucu nefesini aniden içinde tutmaya başlayan Jungkook, belli etmemeye çalışarak sinirden kararan gözleriyle karşısındaki hyungunun gözlerine bakıyordu. Bu bakış tek taraflı değildi, Jimin her an onu dövebilecek gibi duruyordu.
"Jungkook yeter, kes sesini dedim sana!"
Jimin'in bağırması ve kolunu sıkıca tutmasıyla acıyan canını görmezden gelmeye çalışıyordu. Yine ona inanmıyor ve o kızın tarafını tutuyordu. Daha 3 haftadır tanıdığı biri için kendini üzmesi fiziksel acıdan daha kötüydü. Jungkook'un gözleri dolduğunda Jimin ne yaptığının farkına vararak elini çekmişti. Kızarmış teni gördüğünde bakışları anında pişmanlıkla dolup taşmıştı bile.
"Bebeğim be-"
Jimin'in konuşmasını bölerek koluna doğru uzanan kolu itmişti, Jungkook. Arkaya minik bir adım attığında gözünden firar eden minik yaş yanağından süzülüp yere düşmüştü. Bir an önce odasına gitme isteğiyle dolup taşan bedeniyle hyungunun gözlerine bir kez daha bakma gereği duymadan yanından geçip merdivene yönelmişti. Çok geçmeden arkasında duyduğu adım sesleriyle hızlanmak istese de beline dolanan kollara engel olamamıştı.
"Hyung bırak!"
Ondan ayrılmaya çalışarak bağırdığında çırpınmaları hiçbir sonuç vermiyordu. Bacağına tekme atıp onu savunmasız bırakmak ve hızla odasına koşma planları kurarken çırpınmasını kesmiyordu. Fikir aklına yattığı anda ayağını yavaşça kaldırırken boynuna değen dudaklarla hareket etmeyi kesmiş ve Jimin'e odaklanmıştı. Bu sefer de dudaklarını çekmeden konuşan Jimin'le zorlukla yutkunmuştu.
"Üzgünüm bebeğim, sadece seninle olduğumuz her an ondan bahsetmen hoşuma gitmiyor. Evet, onu pek sevdiğim söylenemez ancak biliyorsun ki o Taehyung'un kuzeni, bu yüzden kırmamaya çalışıyorum."
Küçük olan bedenini hyungunun kollarının arasından çıkmadan ona çevirdiğinde yine gereğinden fazla olan yakınlıklarıyla istemsizce titremişti. Çok geçmeden karşısındaki bedenin yüzüne yayılan gülümseme ve boynuna tekrar temas eden dudaklarla kollarını hyungunun boynuna sarıp gözlerini kapatmıştı.
"Sanırım üşüdün, uyku vaktin de geldi. Yarın hafta sonu olduğuna göre bolca uyuyabileceğiz ve bu uykuyu seninle uyuyarak daha da güzelleştireceğim. İtiraz yok velet."
Jungkook gülümseyerek hyungunun koluna vurduğunda Jimin canı acımış gibi davranarak kendini yere atmıştı. Yerde yuvarlanmaya devam ederken Jungkook daha da gülmüş ve onu kaldırmak adına elini uzatmıştı mutlulukla. Jimin dönüp ona sinsi bir gülüşle baktığında Jungkook elini geri çekmekte gecikmişti. Yerde yatan hyungunun kucağında kendini bulduğunda bedenini çekmek adına büyümüş gözleriyle kalkmaya yeltenmişti. Bir kez daha hareketlerine engel olunurken titrek bir nefes almış ve alt dudağına dişlerini geçirmişti gerginlikle. Jimin'in gözleri dudaklarına kayarken istemsizce daha da çok ısırmıştı. Görüş alanına giren baş parmağı dikkatlice takip ederken dudaklarına temas etmesiyle gözlerini kapatmıştı. Jimin, Jungkook'un dudağını dişinden kurtarırken kızarmış deriye parmağını nazikçe sürtmüş ve kollarını küçüğünün beline tekrardan dolarken kapalı gözlerine minik öpücükler bırakmıştı."
"Çok tatlısın..."
Jungkook kızardığını hissederken başını eğmiş ve geniş omuza yaslamıştı. Bu yaşananlar onu heyecanlandırsa da hyungunu onu sevmediği ve hala minik Jungkook olarak görerek hareket ettiği zihnine yeniden işlerken büzülen dudaklarıyla hyunguna daha da yaklaşmıştı. Jimin, onu yere yatırıp saatlerce ısırmak istese de yorgun olduğunu biliyordu ve onu daha fazla yormamak adına küçüklüklerinden beri yapmayı sevdiği şeyi gerçekleştirip küçüğünü kucağına aldı. Yerden yavaşça doğrulurken saniyesinde boynundaki kollar ve beline sarılmış bacaklar yerini almıştı. Merdivenden dikkatlice çıkarken kendi odasına yönelmiş ve Jungkook'u hafifçe diğer koluna doğru yatırarak kapıyı açmıştı. Jungkook, iki kat daha fazla hissettiği sevdiği kokuyla gülümserken burnunun bir kedi gibi hyungunun boynuna sürtmüştü. Jimin onun bu hallerine alışmış olsa bile onun tatlılığı karşısında bir pamuk kadar yumuşak olmasına engel olamıyordu. Yatağına yaklaştığında küçüğünü bırakırken takım olarak aldıkları pijamaların kendine ait olanını asla üstünden çıkarmayan Jungkook'la daha da çok gülümsemişti. Yatağın etrafını dolaşmak yerine kendini Jungkook'un üstünden diğer tarafa atacakken küçüğünün üstünde bir süre duraksamıştı. Jungkook büyüyen ve tavşanı andıran gözleriyle kendini yatağa bastırmış ve hareketsiz kalmıştı. Jimin, elleri yerine dirseği üstünde durmayı tercih ettiğinde ise tamamen ölmüş gibi hissediyordu. Jimin yine sinsi gülümsemesini takındığında kollarını da çekmiş ve bu hareketiyle Jungkook'a daha da yaklaşmıştı. Fakat anında pişman olmuştu çünkü kulaklarını miniğinin çığlığı doldurmuştu. Acıyan kulaklarıyla karşısındaki göğsü hızla inip kalkan, hyungunun üstüne düşeceğini sanmış ve ellerini de onun göğsüne yerleştirmiş bedenin gözlerine baktı. Odayı kahkahası doldurduğunda eğilerek Jungkook'un dışarı fırlayacakmış gibi atan kalbinin üstüne minik bir öpücük bırakıp kendini yan tarafa bıraktı. Üstlerini örttüğünde küçüğünü de kendine çekmiş ve başını göğsüne yaslamasını sağlayıp kollarını etrafına sarmıştı.
"Küçükken de hep böyle tatlı ve bir o kadar aşırı tepkiliydin. Bazen gerçekten öz kardeş gibi olduğumuzu düşünüyorum. Ve minik kardeşim gibi olan bu bebeği çok seviyorum."
"Evet hyung, kardeşin de seni seviyor. Çok."
O gece karanlığa buruk ve ağlamaklı gözlerini bırakmıştı küçük olan. Ama ondan daha çok canı yananlar da vardı belki, hm? Ancak o da çabalıyordu, mutlu olmaya çalışıyordu.
Peki tek çabalayan o muydu?
Selalaalalaaaam muzlu sütlerim, bu bölümü gece yazdım ve gece düzenliyorum, nays. Öhm her neyse, yeni kitabımda acemiliğimi üstümden atmaya çalışacağım ama çok fazla hatam olacağına eminim, lütfen bana kızmayıın. Sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vaveyla, jikook
Fanfiction[minific, au!] jungkook, birlikte büyüdüğü hyunguna ne zaman aşık olduğunu ve bununla nasıl başa çıkması gerektiğini çözmeye çalışırken henüz çok gençti. -jikook | topmin, bottomkook. tüm hakları @chuvinette'ye aittir.