Gözlerimi çekemiyordum, elimden kayıp düşen telefon umrumda bile değildi. Zaten çok geçmeden kapanma sesi de gelmişti.
Şimdi belimi daha da sıkan ellerle kafayı yemek üzereydim. Yavaşça rengini parıltılarla bezenmiş koyuluğa bırakan gözleri az önce dediklerimi sorguluyor gibiydi. Kapı zilini duyduğum an üzerimde bir şey olmamasını umursamadan tutuşundan kurtulmuş ve hızla aşağı koşarken birkaç kez tökezlememi umursamadan son sürat ilerliyordum. En sonunda kapının önünde birkaç saniye soluklanıp açmış ve adeta bağırarak yanındaki Yeol'ün gözünü kapatan Baekhyun'a bakmıştım. "Ya! Seni velet, sevgilimin karşısında neden yarı çıplaksın?"
Çıplak göğsüme hafifçe vurduğunda acıyla tıslamış ve ovuştururken arkamdan gelen adım sesleriyle oraya döndüğümde kaşları çatık ve patlama noktasında olan gerizekalı sevdiğime baktım. Bu bakışı biliyordum.
Sıçtım.
Bileğimden kavrayıp bedenimi arkasına çekerken büyümüş gözleriyle bize bakan Baek'in alnına vurarak geçmeleri için yer açmıştı. Sonunda etrafı görebilen Chanyeol sırıtarak duyabileceğim şekilde Jimim hyunga fısıldamıştı. "Ah, demek sonunda aşkını yatağa attın-" Jimin hyung omzuna vuracağı sırada refleksle geriye gitmiş ve gülerek sevgilisinin yanına ilerlemişti. "Hyung? Ne aşkı?" Kapıyı kapatıp bana döndüğünde omzumda hissettiğim kelebek öpücüğüyle yığılıp kalacaktım. Kendine çektiği bedenimle alttan baskı uygulayan junior hiç yardımcı olmazken kızaran yanaklarımla başımı yana çevirdim.
Tamam pekâlâ bu da hataydı çünkü boynum daha da açığa çıktığı an dudaklarını bastırması aynı anda olmuştu. Kollarından kurtulup üst kata yöneldiğimde titreyen sesimle gözlerine bakmamaya çalışıyordum. "Be-ben üstüme bir şey giyeyim." Koşar adımlarla yukarı çıktığımda Jimin hyungla dün gece kaldığımız odasına girmiş ve bir şey bulamadığımda bıkkınlıkla dolabından siyah bir hoodie alıp üzerime geçirmiştim. Yere düşen telefonumu elime alıp hızla alt kattaki Baekhyun'a yukarı odaya çıkması gerektiğini söyleyen bir mesaj atmıştım. Buram buram Jimin hyung kokan odadan çıkıp kendi odama girdiğimde çok geçmeden Baekhyun da gelmişti. Boş boş yatakta karşılıklı oturmuş birbirimize bakarken nereden başlamam gerektiğini düşünüyordum.
Jin ve Yoongi hyung da konferans konuşması başlatarak bize katıldığında odamın kapısına kısa bir bakış atıp kapalı olduğuna yeniden emin olup Baekhyun'la aramızda olan telefondaki seslere dikkat kesilmiştim. "Jin hyung, zaten buradaki herkese ikinci saniyede yetiştirdiğine eminim." Baekhyun onaylar işaretler yaptığında Pasif Toplantısı 1 adını verdiğimiz hararetli konuşmamıza devam ettim. "Babacık dediğimde kabardığını hissettim. Baekhyun ve Chanyeol gelmeseydi neler olurdu hiçbir fikrim yok." Jin hyung kahkaha patlattığında ortada dönen onların anladığı şeyi kavrayamamıştım.
Baekhyun sonunda gülmesini kesebildiğinde açıklama yapması gerektiğini anlamış gibiydi. "3 ay yürüyemeyecek hale gelirdin aptal!" Yüzüm kıpkırmızı kesilirken yatakta utançla debelenmiş ve başımı yatağa ardı ardına vurmuştum. "Hyung bilmiyorum hoşlanıyor gibi ama değil gibi de. Sürekli kıskanıyor ve seninle konuşurken neler olduğunu biliyorsun." Yoongi'den bir oflama sesi geldiğinde hepimiz susmuş ve onun sesine odaklanmıştık. "Bu ortamdaki tek zeki pasif olmak yorucu. Siz ahmaklar tahmin yürütmek yerine Jungkook'a tam olarak duygularını ifade etmesini söyleyin önce."
Bunu daha önce hiç sormadıklarını fark ettiğimde onlar da farkına varmış gibiydi. Bu kadar kısa gibi gelen ama yarım saatimizi alan tahminler sonucunda konu benim duygularıma geldiğinde konuşmam gerektiğini anlamıştım.
"Ona olan sevgimin ne türde olduğunu anlamamın üstünden yıllar geçti, biliyorsunuz. Ona bakarken kalbimin maratona çıkmasına engel olamıyorum, hamilelik hormonu yüzünden duygusu tavan yapmış kadınlara dönüyorum, ellerim titriyor. Konuşurken nefes almayı unutuyorum, kokusu beni öldürürken yeniden dirilten o oluyor. Her bebeğim dediğinde istemsizce sevgili olduğumuzu hayal ediyorum. Kollarında uyumak cenneti hissettiriyor. Ben sanırım Jimin hyunga çok fena kapıldım." Ortamda sessizlik olduğunda Baekhyun dolu gözleriyle üstüme atlamış ve şapşal başlığı altında çığlıklarını atarken Jin ve Yoongi hyungun gülüşmelerini duyuyordum. Baekhyun'u üstümden itmeye çalışırken açılan kapıyla içeri giren Jimin hyungun kaşları çatılmış ve tuttuğu telefonunu sıkması yüzünden elleri beyazlamıştı. "Ne yapıyorsunuz siz?" Sinirli ve gür çıkan sesi telefondaki hyungların da duyduğuna emin olduğumda arama kesilmiş ve Baekhyun'la bir an bizi duyup duymadığının paniğine kapılarak birbirimizden ayrılmıştık. "B-biz Baekhyun ve Chanyeol'ün an- anılarını dinliyorduk."
Kekelememe engel olamayarak konuştuğumda daha da çatılan kaşlarla yerime sinmiş ve gözlerine bakmıştım. O, beni umursamadan telefonda bir tuşa bastığında odada yankılanan sesimle gözlerim dolmuştu.
Arkada duran Chanyeol Baekhyun'u çağırırken o da çattığı kaşlarıyla Jimin hyunga bakıyordu. Ses kaydının sonu geliyordu. İşte o son cümle yankılandığında her şey kopmuştu. "Ben sanırım Jimin hyunga çok fena kapıldım." Adeta cümlemi yüzüme çarpmak adına telefon kafayı yemiş ve sürekli son cümleyi tekrarlamaya başlamıştı.
"Baekhyun çık." Baekhyun ayağa kalkıp istemsizce benim korkuyla yatağın kenarında dikilen bedenimin önüne geçmişti. Ne ara ayağa kalktığımı bilmiyorum ama öylece ona bakıyordum. "Hayır Jimin! Bunun için ona kızacaksan-" Jimin hyungun gür sesi yeniden yankılandığında korkuyla sıçramıştım.
"Baekhyun çık dedim sana! Chanyeol, çıkar onu buradan." Chanyeol onaylar nitelikte başını sallayıp Baekhyun'un bileğini kavradığında pembe kafalı inatla gitmek istemiyor gibiydi. Hâlâ yerimde titrerken onu tüm bağırışlarına rağmen omzuna atıp çıkmıştı. Birkaç dakika sonra dış kapının kapanma sesi geldiğinde Jimin hyung ses kaydığını kapatarak telefonu yere atmıştı.
Ben işte şimdi dibe batmıştım.
----
Yorumlarınızı eksik etmeyin, hepsini okuyacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vaveyla, jikook
Fanfic[minific, au!] jungkook, birlikte büyüdüğü hyunguna ne zaman aşık olduğunu ve bununla nasıl başa çıkması gerektiğini çözmeye çalışırken henüz çok gençti. -jikook | topmin, bottomkook. tüm hakları @chuvinette'ye aittir.