Midoriya'nın Ağzından
Sabah uyanınca gözlerimi araladım. Kacchan çoktan uyanmış, saçlarımı okşuyordu. Dün gece aklıma geldikçe yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamıyordum.
Midoriya:" günaydın"
Bakugou:" günaydın"
Midoriya:" saat kaç?"
Bakugou:" 6:40 "
Midoriya:" o kadar erken mi?"
Bakugou:" bende şaşırdım. Öğlene kadar uyuruz sanmıştım, dünden sonra... üstümüze birşeyler giysek iyi olur"
Doğrulup çadırın ucundaki çantalarımızı tutup çektim. Onunkini verdikten sonra çantamı karıştırmaya başladım. Zaten giymeyeceğim şeyleri dolabıma sokmadığım için annemin koyduğu kıyafetler güzeldi. Üstümü giyinip çadırdan çıktım. Saat daha erken olduğundan etrafta doğanın sesi dışında hiçbir ses yoktu. Gölün kenarındaki çimenlerin üzerine oturdum. Kacchan da gelip yanıma oturdu. Elini omuzuma attı, bende kafamı göğsüne yasladım. Ne kadar öyle durduk bilmiyorum ama zaman durmuş gibiydi. En sonunda annemler çadırdan çıkmışlardı.
İnko:" kafanızı taşa mı vurdunuz, nerde o taş? Teşekkür etmem lazım"
Kafamızı onlara çevirip gülümsemiştik.
Mitsuki:" ben sana demiştim araları düzeldi diye. Dün demişti ki 'Izuku sabaha canlı çıkar mı acaba?' " *kahkaha atar*
Bakugou:" merak etme teyze artık kavga yok"
Yanımıza gelip çömeldi. Kafasını ikimizinkinin arasına koyup bize sarıldı. Bizde ona sarıldık.
İnko:" sizi seviyorum"
Bakugou:" bizde seni teyze "
Mitsuki:" ulan hain evlat, sen bana hiç 'seni seviyorum anne' demedin"
Bakugou:" hiç demedim mi? Saçmalama. Dile getirmemiş olsam bile içimden söylerdim. Seni seviyorum anne"
Annem bir eli ile Kacchan'ın ateşi varmı diye baktı. Elini yüzünde gezdirdi.
İnko:" Ateşide yok ki bunun"
Bakugou:" teyze ya"
Mitsuki:" bende seni seviyorum öfkeli civcivim. Ee kahvaltı yapmayacak mısınız?"
Mitsuki teyze arabanın bagajından bir piknik sepeti ve piknik örtüsü çıkardı. Bende kalkıp ona yardım ettim ve sofrayı kurduk. Kahvaltı yapmak için örtünün etrafına oturduk ve kahvaltımızı ettik. Sonra şortlarımızı giydik ve annemler bizi gölün berrak ve yüzülebilir kısmına götürdü. Su çok güzeldi havanın soğuk olmasına karşın su sıcaktı. Sıcak su akıntısı bu gölün içinden geçtiği için gölü ısıtıyordu. Kacchan ve ben özgünlüklerimiz ile suda oynamaya başladık. O eli suyun altındayken küçük patlamalar yaratıp suyu havaya püskürüyordu. Annemler ise bu durumdan şikayetçi değillerdi. Çünkü Kacchan'ın püskürttüğü sular onların üzerine yağmur gibi yağıyordu. Sonra durup -sıra sende- bakışı attı. Ben de derine dalıp gücüm ile elimi çok hızlı bir şekilde çeviriyordum. Bunun etkisi ile suda bir hortum çıkardım. Kacchan da kendini bırakıp hortum sayesinde kolayca yanıma indi. Onun inmesi ile durdum. Ancak suyun altında çok kaldığım için nefessiz kaldığımdan suratım kızarmaya başladı. Tam suyun yüzeyine çıkacakken Kacchan kolumdan tutup beni çekti. Yüz hizasına geldiğimde burnumu kapatıp ciğerlerindeki havanın bir kısmını bana suni teneffüs yapar gibi verdi *öpmeyi ihmal etmeyerek*. Tekrar nefes alınca suratımın normale dönmesi gerekiyordu ama dönmedi. Neden? Çünkü ben yaptığı hareketten dolayı kızarmıştım. Hatta şuan yüzüm eskisinden daha beter kızarmıştı. En sonunda ikimizin de nefesi tükenince yüzeye çıktık. Mitsuki teyze biz çıkınca " 3 dakika 44 saniye" diye bağırdı.