XVII. || bazı acılar konuşma yetisine sahiptir

1.8K 228 70
                                    

*Jimin*

Uyumayalı iki gün oluyordu. O lanet kabusları görmeseydim eğer huzurla uyuyabilirdim ama yapamıyordum işte. Gün aydınlanmaya başladığı sırada avlunun kapısı açıldı. Saatlerdir oturduğum sandalyeden sarındığım battaniyeyle beraber kalktım ve kendimi sabahın ayazına teslim ettim.

Yoongi hyungun sigara paketi bıraktığı yerde uğurlu çakmağıyla beraber duruyordu. Piknik masasını andıran eski masaya oturup başımı gökyüzüne kaldırdım. Aylardır tek gördüğüm bu manzaraydı. Uykusuzluktan ağrıyan başıma ve sızlayan gözlerime bir özür borçluydum.

Açılan koğuş kapısını duydum, kahvaltılıklar gelmiş olmalıydı. Uzanıp içeriye baktım ve etrafa boş boş bakan Joon Lee'yi gördüm. Güçlükle yerimden kalkıp içeriye, görüş alanına girdim.

"Bu saatte ayakta ne yapıyorsun?"

Fısıltıyla konuşmuştu.

"Biraz kafayı yiyorum, biliyorsun."

Basit bir şekilde söylediğim şeye karşın acıyan gözlerle beni süzdü. Yaklaşık bir haftadır vardiyası denk gelmediği için onu görmüyorduk.

"Bir uzmanla görüşmek istemediğinden emin misin? Kötü görünüyorsun."

O sorusunu sorarken gözlerim ardına kadar açık koğuş kapısına takılmıştı. Buraya geldiğim ilk günü anımsamadan edemedim. Hoseok hyungun gezisi ve beni sanki tanıyorlarmış gibi bir sıcaklıkla karşılamaları bir bir gözümün önünden geçti.

"İyi olacağım Lee. Ya bedenim toprağa düştüğünde ya da akıl sağlığım beni tamamen terkettiğinde daha iyi olacağım."

***

Saatler geçmiş öğle yemeği vakti gelmişti. Sabah kahvaltısını sırf yanımda oldukları için yemiş sonrasında gizlice gidip kusmuştum. Midem de tıpkı zihnim gibi oldukça yorgundu.

Aynadaki yansımama baktım, sanki günden güne çürüyordu bedenim. Akan suyun sesine güvenip bir hıçkırık kaçırdım ağzımdan, sanki tüm bu olanlar beni ele geçiriyordu. Yavaş yavaş yeniliyordum.

"Yarım saat oldu gireli. Bir baksak mı?"

"Belki duş alıyordur."

"Yanına ne havlu aldı ne çamaşır."

"Şimdi içeri girersek ona güvenmediğimizi düşünür."

"E zaten güvenmiyoruz. Sen değil misin her gece belirli aralıklarla uyanıp usulca aşağıya inip onu kontrol eden? "

Banyonun plastik kapısının ardından dostlarımın konuşmalarını duyuyordum. Benim için endişelenmelerini istemiyordum, geceleri rahat bir uyku çeksinler, kendi dertleri yokmuş gibi bir de benimle uğraşsınlar istemiyordum.

Göz yaşlarımı silip yüzümü yıkadım. Ardından sırtımdaki battaniyeyi düzeltip banyodan çıktım. Sanki telaşlanmıyormuş gibi yapıp yan gözle bakıyorlardı bana.

Onlara daha fazla eziyet etmemek adına koğuş kapısına yaklaşıp parmaklarımın üzerinde yükseldim.

"Joon Lee?"

Sesim boğucu koridorda yankılandı, ardından Joon Lee görüş açıma girdi.

"Efendim?"

IDYLLIC pt. 1  || vmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin