anonymoust
sensiz olduğumda,
yaptığım tek şey seni özlemek.
bu yüzden gel ve ruh halimi düzelt,
ayışığının altında.
jungh
yan odadayım?
ayıldın mı?
bekle, geliyorum.
anonymoust
ne demek, 'yan odadayım'?
dalga mı geçiyorsun?
...
•
Hoseok odasından çıkıp oturma odasına doğru ilerledi. İçeri girmeden önce kapıdan Taehyung'a baktı. Onun için hazırladığı yatakta oturmuş etrafına bakıyordu. Derin bir nefes alarak içeri girdi. Gelen sesle birlikte Taehyung kafasını çevirdi. Gördüğü yüzle birlikte şaşkınlıkla kalakaldı. Çok içip sarhoş olduğunu hatırlıyor fakat okuduğu mesajlarda söylediği gibi buraya geldiğini düşünmüyordu. Hoseok, Taehyung'un yanına ilerledi ve koltukta ayak ucuna oturdu. Bir süre bakıştıktan sonra konuşmaya ilk başlayan Hoseok'tu.
" 'Sensiz olduğumda, yaptığım tek şey seni özlemek.' öyle mi?"
Taehyung, yazdığı sözleri tekrar ettiğini duyunca gülümsemiş ve utançla kafasını önüne eğmişti. Daha sonra elini saçlarından geçirerek Hoseok'a baktı. Böyle dursalar, bir ömür sıkılmadan ona bakar, onu izlerdi. Hafifçe kafasını sallayarak cevap verdi.
"Evet, öyle."
Kısa cevabından sonra durdu, ikisi de bir süre birbirini izledi. Hoseok konuşacakken Taehyung sözünü kesti ve tekrardan konuşmaya başladı.
"Gel ve ruh halimi düzelt demiştim. Geldin, şimdi sıra ruh halimi düzeltmekte..."
Hoseok kafasını salladı ve gözlerini, Taehyung'un gözlerinden alarak kapalı duran televizyona çevirdi.
"Evet, öyle... Ruh halini nasıl düzeltebilirim? Bundan önce, sence de almam gereken cevaplar yok mu?"
Taehyung üstündeki örtüyü kaldırdı ve ayaklanarak Hoseok'un önündeki sehpaya oturdu. Yüz yüze gelmelerini sağladı. Hoseok gözlerini Taehyung'a çevirdi. Taehyung çekinerek, daha çok ellerini çekmesinden korkarak, Hoseok'un ellerini tuttu. Hoseok bir anda gelen bu temasla şaşırdı. Yine de ellerini geri çekmedi ve söyleyeceklerini bekledi.
"Ne istiyorsan sorabilirsin Hoseok. Dürüstlükle cevaplayacağım."
"Artık 'neden' diye sormayacağım... Fakat, neden şimdi olduğunu sorabilirim. Yazdıklarından anladığım kadarıyla uzun zamandır bir şeyler hissediyorsun. Bunca zamandır duruyordun, neden şimdi yazdın?"
"Çünkü Hoseok, hep mutluydun. Seni gördüğüm her an gülüyordun. Ben de uzaktan mutluluğuna ortak oldum, seninle yaşadım tüm anlarını. Ama son zamanlarda o kadar üzgün ve ruhsuz duruyordun ki... Önce nedenini merak ettim, öğrenmek istedim. Kimseye anlatmamışsın. Ben de öğrenmekten vazgeçtim ve bir sefer de ben mutlu etmek istedim seni. En sevdiğin şarkıyı seçtim, sözlerini yazdım sana. Her anıma, her anımıza uyan sözlerini..."
Hoseok bir şey söylemeden öylece durdu. Birleşmiş ellerine diktiği gözlerini Taehyung'a çevirdi. Konuşmadan birbirlerine bakarak durdukları süre boyunca Taehyung baş parmağıyla Hoseok'un elinin üstünü okşuyordu. Hoseok bir anda konuşmaya başladı.
"Mutsuzdum Taehyung. Gerçekten öyleydim, eski canlılığım yoktu... Arkadaşım... Jimin'i biliyorsun değil mi? Gitti Taehyung. Beni, ailesini her şeyi bırakıp gitti. Ben bu acıya dayanamadım işte; içimden gülmek gelmedi. Sanki ona ihanet edecekmişim gibi hissettim. Şu an iyiyim, toparlanıyorum... Çalışıyorum en azından."
Taehyung bir şey diyemedi. Güvensiz bir şekilde Hoseok'un ellerini bırakıp ayağa kalktı. Hoseok kafasını eğmiş ellerine bakarken Taehyung'un hareketlenmesiyle kafasını kaldırıp ona baktı. Gözlerinin dolmuş olduğunu gören Taehyung her şeyi boşverip Hoseok'u kolundan tutarak kendine çekti ve kollarını beline doladı. Aniden gelen ikinci temasla Hoseok afalladı. Ellerini hafifçe omuzlarına doladı ve öylece durdu.
Taehyung'un kafasını boynuna gömdüğünü ve orada soluklandığını hissediyordu. Onu nasıl sevdiğini hissettiği gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paris in the rain - vhope
Fanfictioni look at you now and i want this forever, i might not deserve it but there's nothing better