Multimedia: Logan
“Sıradaki dersin ne?” diye sordu Hugh koridorda yürürken.
“Edebiyat. Seninki?”
“Tarih. Sanırım Ashley ile aynı sınıftayım. Bana şans dile.”
“İyi şanslar, Hugh.” Dediğimde gülmeye başladık. Biz gülerken önümüzde yürüyen Ed ve Logan’ın konuşmalarını duydum. Hugh’la beraber sessizce onları dinlemeye başladık.
“Ben müzik sınıfına gidiyorum.” Dedi Ed.
“Benim dersim edebiyat. Canım sıkılır da dersten çıkarsam mesaj atarım sana.” Logan bunları söyledikten sonra ayrıldılar. Logan’la dersimizin aynı olduğunu öğrendiğimde içime bir sıkıntı düşmüştü. Üstelik bu sefer yalnızdım.
“Anlaşılan, şansa benden daha çok ihtiyacın olacak.”diyen Hugh sayesinde kafamdaki düşünceleri sildim. Hugh’a hafifçe gülümsedikten sonra Logan’ın gittiği koridordan yürümeye devam ettim.
Onu kapıya yaslanmış birkaç kızla konuşuyorken buldum. Bir süre beklemeye karar verdim, ona görünmeden içeri girmek istiyordum. Ama bu kararım tüm teneffüs boyunca koridorda beklememe sebep oldu. Bacaklarım hareketsizlikten sızlamaya başlamıştı bile. Zil çaldığında tüm ümidimi yitirmiştim. Logan’ın içeri girmeye niyeti yoktu çünkü.
Onu umursamadım ve sınıf kapısına doğru ilerledim. Kızlar önünü kapatıyordu. Rahat bir nefes alıp içeri girdim. Ama içeri girmemle dışarı çıkmam bir olmuştu. Biri kolumu sıkıca tutup beni dışarı çıkarmıştı. Bunu yapan kişinin Logan olduğunu fark ettiğimde şaşırmamıştım.
“Ben de meraklanmaya başlamıştım.”
“Neden?”
“Tüm teneffüs burada seni bekledim.” Diyerek sırıttı.
Ona cevap verme zahmetinde bulunmadan sınıfa geri girdim. Hemen herkes sırasına oturmuş gibiydi. Yer bulabilmek için etrafa bakındığımda esmer bir kızın bana gülümsediğini gördüm. Yanındaki sıra boştu. Onun yanına oturmaya karar verdiğimde biri arkamdan seslendi. Arkama baktığımda Logan’ın yanıma doğru geldiğini gördüm. Nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim. Yanıma geldi ve elini sırtıma koydu. Elini geri çekmeye zorlasam da çabam işe yaramadı. Tüm sınıfı susturup bir duyuru yapacağını söylediğinde gözlerimi devirdim. Yine beni aşağılayıcı bir şeyler söyleyeceği kesindi.
“Arkadaşlar, bu Miranda.” Dedi beni göstererek. Ve devam etti.
“Kendisi yarı İngiliz. Bu yüzden benimle oturacak, yani kimse onunla oturmak istemiyor, değil mi?” dediğinde şaşkınlıkla sınıfa baktım. Kimsenin sesi çıkmıyordu. O anda blöf yapmadıklarını anladım.
“Neden seninle oturacak?” deme cesaretinde bulunan biri çıkmıştı ön sıralardan. Logan bu cesarete karşılık histerik bir kahkaha attı.
“Çünkü Brad İngilizlerden çok hoşlanır. Bunu bilmeyen var mı?” Yine kimseden ses çıkmadı. Az önceki çocuğun cesareti de uçup gitmişti anlaşılan.
“Seninle oturmak istemiyorum.”
“Ah, ama oturacaksın.”
“Rahat bırak beni!”
“Sakin ol küçük İngiliz. Brad gelene kadar sana göz kulak olmam gerekiyor.” Deyip beni arka sıralar doğru sürükledi. Güçlü biri değildim, onu ittiremiyordum. Ama daha da önemlisi, hiçbir zaman kendini savunabilen tiplerden olmayışımdı.
En arka sıralardan birine oturduk. Sürekli beni izlemesinden rahatsız olmuştum. Ön sırada oturanlara selam verip tanışmaya çalışıyordum ama benimle konuşmak istemiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyumsuz
Fanfiction“İşte o, uyumsuz.” Dedi bankta tek başına oturan çocuğu göstererek. Sağ tarafa ayrılmış sarı saçları ve yoğun bakışlı mavi gözleri vardı. Bir an gözlerimiz buluştu. Açık mavi gözlerinden ürkütücü bir parıltı geçti. Tüylerimin diken diken olduğunu hi...