1. gün📎bir aşkın doğuşu

567 25 9
                                    

27.05.2019//03.03

Sevgili günlük,

Cümlelerime beni bu boktan kampın içine sokan sevgili en yakın arkadaşım Park Koca Popişli Jimin'e, en içten küfürlerimi iletmekle başlamak istiyorum.

Ah ağzına köpeklerin sıçtığı... Ne günah işledim de yüce tanrı seni bana arkadaş olarak verdi?

Sessiz, sakin, düzenli ve ekşınsız hayatıma -ah, sessiz demiş miydim? Sessiz. Çok sessiz.- heyecan katarken, benden izin aldın mı acaba? Neyse... günlüğümün çok değerli bir sayfasını sana sövmekle kirletemem. Üzgünüm dostum ama... götünü sikeyim.

Elimdeki büyük bavul ve sırt çantamla birlikte sakin adımlarla okulumuzun bahçesindeki küçük otobüse doğru ilerliyordum. Uh... bu cümleyi yazmak çok zor oldu. Arkamdan gelen en yakın arkadaşım iki eliyle koskoca bavulları sürmeye çalışıyordu. Ağzına taktığı birkaç poşeti omuzlarımın üstünden görebiliyordum. Önüne bakmadığını fark edince aniden durmuş sırtıma çarpmasını sağlamıştım. Ağzından düşürdüğü poşetlerin içinden dökülenlere baktığımda gözlerim -yeşil.- kocaman olmuştu. Cidden bu sapık bunları buraya getirirken ne düşünüyordu?

Çizgi romanlarım -umarım çıplak kadınların olduğu şu dergilerden düşünmemişsinizdir. Ah, fesatlar.- yerde birbirleriyle sevişirken gözlerimin an be an siyaha döndüğüne yemin edebilirdim. Benim değerli çizgi romanlarımın Jimin'in 25 kuruşluk Lc Waikiki poşetinde ne işi vardı?
Ah ulu tanrım... ana sınıfında öğretmenimin çayına tükürdüğüm için mi yapıyorsun bana bunları?

"Taehyung, açıklayabilirim.." Yere eğilmiş çizgi romanlarımın üzerinde parmaklarımı gezdirirken Jimin'in gelene kadar arabada yer olmadığı için onların üstünde nasıl canice oturduğunu düşünüyordum. Ve ayrıca, bir tanesinin kanadı kırılmıştı... Ay şey, kapağı kıvrılmıştı. Alt dudağımı sarkıtıp yaralı kuşumu kucağıma aldım. Dudaklarımı kıvrılmış yere bastırdıktan sonra gözlerimi çizgi roman katilime çevirdim.

"Seni pis cani! Nasıl kıydın onlara? Seni ateşin üzerine yatırıp si--" dudaklarıma kapanan ellerle birlikte sinirim iki katına çıkmıştı. Söyle bana sevgili günlüğüm, gerçekten ne günahım vardı benim?

"Çok terbiyesizce konuşuyorsun Kim Taehyung." Kulağıma yaklaşıp cümlelerine devam etti. Ah onun o fısıldar gibi çıkan hırıltılı sesi... özür dilerim kalbim. Ben aşık oluyorum. "Gözümde geçireceğimiz günler canlanıyor ve inan hiç masum şeyler hayal etmiyorum."

Jeon Jungkook, ah başımın asla gitmesini istemediğim tatlı belası. O günden sonra dönüm noktam olan küp şekerim. Şöyle hiç gitmesen kalbimdeki bir odacığı sana versem... yaşar mısın orada?

Kokunla kutsar mısın beni?

"Eyyyy Jeon, sen kimsin ya??" Hay küçük fareler. Şu Jimin'in ağzına biri verebilir mi? Maksat, dolu olsun. Benim şeker parem o yüce kıkırtısını bize sunduktan sonra muhtemelen götümü satsam alamayacağım pahalılıktaki ceketini düzeltip diklenmiş yanağımdan makas aldıktan sonra da kıvırta kıvırta -tamam sadece ben oraya çok odaklanmıştım ve birazcık başımı döndürmüş olabilir. Yoksa koskoca Jungkook, kıvırtır mı tanrı aşkına?sizin de işiniz.- bir kaç adım ilerleyip omzunun üzerinde yerdeki ağzı bir karış açık afete -şey, o ben oluyorum.- bakmış dudaklarında oluşan tehlikeli gülümsemeyle konuşmuştu. O sadece konuştu, bense her kelimesinde boğuldum. "Yakışıklı bir sapık." Adımları otobüste sonlandığında ağzımı güçlükle kapatıp Jimin'e döndüm.

Tanrım... midemde tepinen dinozorlara söyler misin? Çok ses yapıyorlar.

"Taehyung, karnın gurulduyor." Kulağıma eğilip fısıldayan Jimin ile elimi karnıma götürüp ovuşturmuştum. Demek ses yapan dinozorlar değilmiş.

"Onların okuluyla gittiğimizi neden söylemedin?" Demiştim sessiz kelimelerle.

"Bilm--süprizz!" Gergince gülümseyen arkadaşıma göz devirip kalçasına sert bir şaplak attım. Daha sonra omuzlarından tutup kendime çekmiş alnına hızlı bir buse kondurmuştum.

Keyfime diyecek yoktu.

Ulu tanrı sanırım ana sınıfı öğretmenime yaptığım kıyakları unutmamıştı. Teşekkürler tanrım.

Eh sevgili günlük, günün sonrasında Jimin'e çizgi romanlarımı toplattırmış daha sonra da temizletmek amacıyla yalattırmıştım. Küçük otobüse bindiğimde ise Jungkook'umun hemen yan tarafındaki koltukta cam tarafına oturmuştum. Onun yanında oturan çelimsiz kıza kötü bakışlar atmayı ihmal etmiyordum.

Gebersin küçük sıçan.

Otobüs hareketlendiğinde yanımda çoktan uyuklamış olan arkadaşımın sevimliliğine gülümseyip kafamı kirli cama yasladım. Otobüs çok küçük ve dardı. Şimdiden bulanmaya başlayan midemle kulaklıklarımı takıp kendimi Selena'nın büyüleyici sesine bıraktım. Gözlerim kapanmıştı şayet yemin ederim ki eğer açık olsaydı üzerimde gezinen bir çift gözle kıpkırmızı olmuştu. Utanınca gözlerinizin kızarması... ne kadar tuhaf değil mi? Tıpkı benim gibi.

Şu an ise saat gecenin üçü. Yazımın çirkinliğine bakma sevgili günlük, otobüs taşlı bir yolda gidiyor ve tanrı aşkına, sen olsaydın üzerinde hissettiğin siyah harelere karşı ellerin titremeden yazabilir miydin? Hem sana ne benim yazımdan canım.

İşine bak.

-Kim Taehyung,, bir aşkın doğuşu.

--------------------------------------------------------
GERÇEKTEN NE YAZDIĞIMI BİLMİYORUAKSKAKSJAŞAÜXÇADĞALDOAĞSKAP

Neyse canişkolarım diğer hesabımın (susushipper) şifresini unuttum. Sonra da yazma işini bıraktım ki zaten okunmuyordu. Tekrar başlamak gibi bir çılgınlık yaptım çünkü canım öyle istedi. Okuyun ya da okumayın elimden geldiğince bölüm atmaya çalışacağım.

Sevgiyle kalın e mi mwah

sex on the beachHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin