Marie Phoebe ile ilgilenirken Acel yukarıda güzelce duş alıyordu. O çıktığında kızlar rahat giyinsinler diye onu tek başına bıraktı. Acel giyindikten sonra bir büyü ile saçlarını kuruttu ve aşağı indi. Kovukta kimse kalmamıştı. Draco Diagon yoluna gitmiş ve ne olur ne olmaz Phoebe'yi de yanında götürmüştü. Harry, Ron ve Hermione yakınlarda bir hortkuluk olduğunu düşünüp ona bakmaya gitmişti. Arthur bakanlıktaydı. Diğerleri ise bir işe yaramak için yoldaşlık üyelerinin yanına gitmişti. Evde bir tek Ginny kalmıştı. Acel su içmek için mutfağa girdiğinde Ginny'i gördü. Kızıl kız sinirle onun üstüne yürümeye başladı. "Neyin peşindesin bilmiyorum ama bulacağım." Acel onun bu haline göz devirdi. "Bir şeyin peşinde değilim Ginny." Ginny sinirle bağırdı. "Harry'i ayartmak için ona nasıl yakınlaştığını, o aptal yalanların ve rol yapışınla diğerlerinin güvenini nasıl aldığının, hayatımı nasıl mahvettiğinin farkında değil miyin sen?!" Ginny ardından Acel'e elinden geldiğince güçlü bir tokat attı. "Ac!" Phoebe bir çığlık atıp hızlıca ikizinin yanına koştu. Ginny o an kapıda dikilip onlara bakanları gördü. Saba evde olanların yanı sıra Sirius da oradaydı ve hepsi ona yargılayıcı bakışlar atıyordu. Ginny önüne döndü. Attığı tokatla sağ yanağı kıpkırmızı olan ve acıyla gözü dolmuş olan Acel'i, ona sinirle ölümcül bakışlar atan Phoebe'yi gördü.
Phoebe ikizinin önüne geçti. Ginny, kızın gözbebeklerinin inceldiğine yemin edebilirdi. "Sen kimsin?" Ginny korkuyla bir adım geri gitti. Phoebe ise onda bir adım daha yaklaştı. "Sen kimsin de benim kardeşime el kaldırıyorsun?!" Ginny arkasındaki sandalyeye çarpınca durdu. "B-ben." "Kes sesini!" Kıza doğru bir adım daha attı. "Sana konuşman için izin vermedim!" Percy onlara doğru ilerlerken Arthur onu durduru. "Haketti." Ginny derin bir nefes aldı. "Senden izi-" Phoebe tek eli ile sertçe onun yanaklarını kavradı. Ağzını sıkarken Ginny kızım gözlerinin koyulaştığını gördü. "Sana izin vermedim dedim." Kızın çenesini kendine doğru çekti. "Seni kardeşimin beş metre yakınında görürsem, seni doğduğuna pişman ederim Weasley. Gözüm üzerinde olacak ama önce bu yaptığını sana ödetmem gerek."
O sırada Harry hızla kızın, Acel'in, yanına gitti ve kızarık yanağına baktı. "Çok acıyor mu?" Onları okkalı ve Ginny'i yere düşürecek kadar sert bir tokat sesi böldü.
Acel onlara baktı. Gözyaşları akmaya başlamıştı. "Phoe.." Phoebe hızlıca kardeşine sarıldı. Ne yapacağını bilmiyordu. Weasley'ler her ne kadar Ginny'e yardım etmek istese de bunu hakettiğini biliyorlar, o yüzden bir şey demiyorlardı.
Aradan üç ay geçmişti. Kızlar hâlâ kovukta kalıyordu. Her şey bir düzene binmişti. Ginny odadan dışarı çok nadir çıkıyor, çok nadir konuşuyordu. Phoebe Draco ile konuşmaya onunla iyi anlaşmaya başlamıştı. Altın üçlü iki haftadır hortkuluk avındaydı. "Geldiler!" Fleur heyecanla konuştuğunda herkes camdan baktı. Altın üçlü eve doğru geliyordu. Phoebe kardeşini dürttü ve fısıldadı. "Emeklerinin karşılığı alma zamanı kardeşim." Acel güldü. George hemen bağırmaya başladı. "Sessiz olun ve sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranın. Sanki onların gittiğini bile unutmuşuz gibi." Herkes kabul etmişti. Yani neredeyse herkes. Acel çoktan koşarak kapıdan çıkmıştı bile. Bir kaç dakika sonra hâlâ içeri girmemişlerdi. Evdekiler meraklanmaya başlamıştı derken Ginny ağlayarak salona giriş yaptı. "Harry ve Acel...." devamını getiremeden ağlamaya devam etti. Evdekiler iyice meraklanıp camdan baktıklarında Harry'nin Acel'i belinden tutarak öptüğünü ve Acel'in ona karşılık verdiğini gördü. Bu Ginny hariç herkesi çok mutlu etmişti. Sonuçaki aralarındaki 'elektriklenme'yi hepsi fark etmişti. Sadece Phoebe içten içe Harry'i kendine aşık etme görevini başardığı için kardeşiyle gurur duyuyor, bu yüzden mutlu oluyordu.
"Kardeşin girişken çıktı." dedi Draco sırıtırken. Phoebe omuz silkti. "Sonuçta o seçilmiş kişi. Ben olsam ben de kaçırmazdım." Draco yüzünü ekşitti. "Kelimenin tam anlamıyla iğrençsiniz. Erkek zevkiniz gerçekten berbat." Phoebe ona döndü. "Neden? Yeşil gözlü, siyah saçlı falan. Gayet yakışıklı. Kardeşim kapmasaydı emin ol ben aşık olurdum." Draco kusar gibi yapınca gülüşmeye başladılar. Kapıdan içeriye Harry ve Acel el ele girince Phoebe boğazını temizledi. Harry ve Acel gülerek ellerini ayırdılar. "En azından gidip çocuğu vakumlamadan önce bana söyleyebilirdin!" Acel göz devirip ikizine ilerledi. "Benden sadece bir kaç dakika büyük olduğumu hatırlatırım Phoe." Phoebe güldü ve kardeşine sarıldı. Kulağına kimse duymayacak şekilde fısıldadı. "Aferin ikiz." Ardında karşısındaki adama döndü. "Onu üzeyim deme James yoksa ben de seni üzerim." Harry gülerek kafasını salladı. Phoebe ona her zaman ikinci adıyla seslenirdi ve bu hiç değişmezdi. "Merak etme onu üzmeyeceğim. Ve kimsenin de üzmesine izin vermeyeceğim." Draco Phoebe'yi kolundan çekti. "Hadi tim bizi bekler. Hogwarst'a dönmeliyiz." Phoebe gülerek çocuğa ayak uydurdu. "Tamaam." Tabii çıkarken Pansy Parkinson'u görmeyi beklemiyorlardı.
Al bakalım @pudinglikiz :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Perfect Dream
FanficI'm beautiful like a perfect dream but in reality, I am your worst nightmare. *************************************************** Olayı anlamak mı istiyorsunuz? Anlatılmaz okunur. Okuyun... @pudinglikiz