İmmortality

91 19 1
                                    

Yine loş,karanlık ve tozlu bir evde çoğunlukla yaptığımız gibi yürüyorduk aslında bakınıyorduk demek daha mantıklı olur. Duvarın kenarında gözüme ilişen beyaz bir şey le eğildim. Tutup kendime doğru çektim. Bu bir kağıt parçasıydı. Arka cebime soktum 'Bunu daha sonra okuyacağım' diye düşünerek beynimin bir köşesine not ettim. "Hadi gidiyoruz!"  jungkook'un sesiyle odadan çıktım.
  

Eve vardığımda tek istediğim sıcak bir duş almak ve sıcacık özlediğim yatağıma kavusmaktı. Üstümdeki kıyafetlerden kurtulmaya çalışırken cebimden kağıt parçası düştü. Hafızamı yoklarken bunun o evde bulduğum kağıt parçası olduğumu hatırlamam uzun sürmedi. İçinde ne yazdığını çok merak ediyordum. Katlanmış olan kağıdın her bölmesini açarken kalbim göğüs kafesimden çıkacakmış gibi hissediyorum. Sonunda kağıdı açtığımda içinde yazanlar doğrumu diye gözlerimi bir kaç kere kırpıştırdım. Kağıdın köşesinde yazan tarih daha da bir şaşırmama bir o kadar da ürpermemi sağladı. Cünkü yazan tarih 14.09.1451 idi. Çok eskiden kalmış bir kağıttı. Ve zaten sararmasından ,yırtılmasından anlaşılıyordu. İçinde yazanları bir kaç kere daha okudum. Ve sindirmeye çalıştım. Hastam öleli iki hafta oldu. Ama o beni garip hir şekilde şaşırtmaya devam ediyor. Ondan aldığım hücre dizileri bölünmeye devam ediyor. Normal hücre dizileri, belli bir sayıda bölünmeden sonra ölürler. İmkansız... Korkarım ki onun ölmediğinden ölümsüz olmasından şüpheleniyorum. Ama bir yandan da buna inanmıyorum. Bunu zamanla anlayacağız. Bu bir şaka olabilirmiydi? Bizim gibi gençler yapmış olabilirmiydi? Yani bizim gibi gençlerin oraya gidip bu kağıdı bırakmaları yüksek ihtimal. Bayağı yüksek ihtimal. Yazıların biraz aşağısında hastamın ismi Min Yoongi. Hücre dizilimleri bölünmeye hâlâ devam ederse araştıracağım yazıyordu. Yarın ilk işim galiba mezarlığa gitmek olacaktı. Ve bunun sadece bir şaka olduğunu görecektim. Bizim gibi gençlerin yaptığı eşşek şakalarından biri olduğunu kendime kanıtlamış olacaktım.

Güneş ışıklarının yüzüme vurmasıyla yüzümü buruşturdum. Hiç kalkmak istemiyordum. Ama kalkmak zorunda olduğum için kalktım. Banyoya ilerlerken bugün mezarlığa  gideceğim aklıma geldi ve hareketlerimi hızlandırdım.

Mutfağa ilerlerken annemin de orada olduğunu fark ettim. Annem beni baştan aşağı süzdükten sonra "nereye?" diye sordu. "Dışarı çıkıyorum." Kendi işine döndü. Ve bana bakmadan konuşmaya devam etti. "Bir şeyler atıştır. Ve eve çok geç kalma." başımı tamam anlamında salladım. Masaya ilerleyip hızlıca ağzıma bir şeyler tıktıktan sonra "ben çıkıyorum!" annemin bir şey demesine izin vermeden ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Mezarlığa doğru yürüyordum. Kağıdın içinde yazanlar beynimin içinde tekrarlanıp duruyordu. Böyle bir şey yok bu bir şaka bunu birazdan göreceksin jimin... Ve yanıldığınıda göreceksin. Ah! Siktir! Kendimle mi konuşuyorum ben? Sanırım şizofrenliğin başlangıcı. Bir gün şizofren olacaksın deseler inanmazdım. Aptal! Hala kendinle konuşuyorsun. Düşüncelerimden ayrıldığımda mezarlığa geldiğimi fark ettim. Acaba girsem mi? Evet girmelisin ve böyle bir şey olmadığını kendine kanıtlamalısın. Ya öyle bir şey varsa... Aptal aptal düşüncelerle neden kendimi boğuyorum ki. Bu bir şaka sadece bir şaka!

İt is hard to believe |yoonmin One Shot|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin